Yapay zekanın (AI) hızla gelişmesi, birçok bilim kurgu senaryosunun gerçeğe dönüşmesine olanak tanıyor. Bu gelişmeler arasında, “dijital diriliş” adı verilen bir kavram öne çıkıyor; bu kavram, ölmüş kişilerin dijital ortamda yeniden hayata döndürülmesi fikrini içeriyor. Ancak, bu tür bir uygulamanın toplumda nasıl karşılanacağı ve insanların bu duruma ne ölçüde hazır olduğu, oldukça tartışmalı bir konu. Seul Ulusal Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden yardımcı doçent Dr. Masaki Iwasaki, insanların dijital klonlamaya yönelik tutumlarını anlamak amacıyla çeşitli yaş, eğitim seviyesi ve sosyoekonomik geçmişe sahip 222 ABD’li yetişkinle bir anket gerçekleştirdi.
Anketin belirli bir bölümünde, katılımcılara 20’li yaşlarındaki kurgusal bir kadının trafik kazasında hayatını kaybettiği bir senaryo sunuldu. Kadının arkadaşları ve ebeveynleri, onu dijital bir android olarak yeniden hayata döndürmeyi düşünüyordu. Ancak, kadının hayattayken bu duruma rıza gösterip göstermediği belirsizdi. Katılımcılar, bu ikilemi kadının ailesinin perspektifinden değerlendirdikten sonra, onlara iki farklı güncellemeden biri verildi: İlk güncellemede, kadının hayattayken dijital klonlama fikrine katıldığını ifade ettiği belirtildi, diğerinde ise bu prosedüre katılmadığı bilgisi sunuldu.
- Katılımcıların büyük çoğunluğu (%97), bunun rızası bulunmayan bir kişiyi dijital olarak diriltmenin uygunsuz olacağı görüşündeydi.
- Kadının rızasını ifade ettiği belirtilen grup içinse, sadece %58 bunun uygun olacağına inandı.
Dr. Iwasaki, “Rıza ifade edildiğinde dijital dirilişin toplumsal kabul edilebilirliğinin daha yüksek olmasını beklerdim, ancak kabul oranlarındaki bu keskin fark – rıza için %58’e karşı muhalefet için %3 – oldukça şaşırtıcıydı” dedi. Ayrıca, “Bu durum, dijital dirilişle ilgili kamuoyunun şekillenmesinde merhumun isteklerinin hayati bir rol oynadığını gösteriyor.” şeklinde ekledi.
Dijital Klonlamaya Onay Verme Oranı Nedir?
Tüm bu tartışmalara rağmen, dijital klonlama konsepti genel olarak oldukça tartışmalı olmaya devam ediyor. Ölümden sonra kendi dijital klonlarının oluşturulmasının mümkün olup olmadığı sorulduğunda, katılımcıların %59’u bu fikre katılmadı ve yaklaşık %40’ı bunun her koşulda sosyal olarak kabul edilemez olduğunu düşündüklerini belirtti. Dr. Iwasaki, “Merhumun iradesi, dijital dirilişin toplumsal kabul edilebilirliğini belirlemede önemli bir faktör olsa da, yaşam ve ölümle ilgili etik kaygılar ve yeni teknolojiye yönelik genel anlayış gibi diğer unsurlar da göz önünde bulundurulmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Dijital klonlar aslında geliştirilmeye başlandı. Örneğin, evrenle ilgili her türlü soruyu yanıtlayabilen bir Yapay Zeka Einstein ya da Darth Vader’ın ikonik sesinin mükemmel bir şekilde yeniden yaratılması gibi uygulamalar, bu teknolojinin mevcut potansiyelini göstermektedir. Ayrıca, film yıldızlarını ölümlerinden sonra diriltmek için yapay zekanın sürekli artan kullanımı, Hollywood’da senaristlerin ve oyuncuların 2023’teki uzun süre devam eden grevinin temel meselelerinden biri haline geldi. Bu bağlamda, kamuoyunun ruh halini ve bireylerin haklarının nasıl korunabileceğini daha iyi anlamak oldukça önemli olacaktır.
Dr. Iwasaki, “Öncelikle hangi hakların ne ölçüde korunması gerektiği hakkında bir tartışma yapılmalı, ardından buna göre kurallar oluşturulmalıdır.” dedi ve devam etti: “Alandaki önceki tartışmalara dayanan araştırmam, merhumun dijital diriliş için onayının gerekli olduğu katılım kuralının, onların haklarını korumanın bir yolu olabileceğini savunuyor.” Hatta, Dr. Iwasaki, insanların vasiyetlerine dijital klonlama için de bir madde eklemelerinin artık uygun olacağını öne sürüyor.
Araştırma, Asian Journal of Law and Economics üzerinde yayınlanmıştır.