CS Mackay-Bennett, 1912 yılında Titanik kazasının sonrasında, Halifax, Nova Scotia’dan kurtarma görevi ile yola çıkan bir gemidir. Ancak bu görev, yalnızca hayatta kalanları kurtarmaktan ziyade, denizde kaybolanların cesetlerini toplamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Titanik felaketinin ardından gemi hızla bir morg gemisine dönüşmüştür. Gemide, 100 tabut, Halifax’taki tüm mumyalama sıvıları ve geçiş halindeki cesetleri korumak için 100 ton buz bulunmaktadır. Fakat tüm bu hazırlıklar, beklenenden çok daha fazla cesetle karşılaşınca yetersiz kalmıştır.
Mürettebat, çoğu can yelekleri ile yarı suyun üzerinde olan, buzlu suda yüzmekte olan cesetlerle karşılaşmıştır. Titanik felaketinin ardından geri getirilen 190 cesedin kaptanı Lardner, basına düzenlediği açıklamada, ölülerin tamamını kıyıya geri getiremediklerini ve birçoğunu denize gömmek zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Lardner, Washington Times’a şunları söylemiştir: “Çoğu mürettebatın üyeleriydi ve onlarla ilgilenemezdik. Halifax’tan ayrıldığımızda şehirdeki tüm mumyalama sıvılarını gemiye aldık. Bu yalnızca yetmiş cesedin bakımı için yeterliydi. Bu kadar çok sayıda ceset bulmamız beklenmiyordu. Cenazeci, bu cesetlerin denizde üç günden fazla dayanacağını düşünmüyordu ve iki haftadan fazla denizde kalmamız beklendiği için onları gömmek zorunda kaldık. Teslim edilmeden önce ölüler için tüm hizmetleri aldılar.”
Geri getirilen cesetler rastgele seçilmedi. CS Mackay-Bennett ve diğer üç kurtarma gemisi, toplam 337 cesedin yaklaşık üçte birini tespit etmiş ve bu cesetlerin kimliklerinin belirlenmesi amacıyla üzerlerindeki bazı eşyaların alınmasının ardından denizde defnedilmiştir. Ancak, kimin defnedilmek üzere eve gönderileceği ve kimin denize gömüleceği rastgele bir şekilde belirlenmemiştir. Felaketin ardından adli kimlik belirleme süreci üzerine yapılan bir araştırmada sosyolog Jess Bier, “Denize hangi cesetlerin gömüleceğine dair kararlar, büyük ölçüde kurtarılan kurbanların algılanan ekonomik sınıfına göre alınıyordu ve üçüncü sınıf biletleri olanların suya geri bırakılma olasılıkları çok daha yüksekti.” şeklinde ifade etmiştir.
Birinci sınıf yolcu olduğu varsayılan cesetler, kıyafetleri ve görünüşleri temel alınarak mumyalanmış ve tabutlara yerleştirilmiştir. İkinci sınıf yolcular mumyalansa da, yalnızca kefene sarılmışlardır. Üçüncü sınıf yolcular mumyalanmamış ve denize gömülmek üzere kefende saklanmıştır. Bier, “Kurtarma çalışanları bedenleri algılanan ekonomik sınıfa göre ayırdıkça, hangi bedenlerin korunacak kadar değerli olduğuna ve hangilerinin su altında hızla çürümesine izin verileceğine etkin bir şekilde karar verdiler.” demektedir.
Bu kararların arkasındaki nedenlerden biri ekonomik faktörlerdir. O dönemde hayat sigortası, bir organ olmadan ödeme yapmazdı ve daha zengin yolcuların sigorta poliçesine sahip olma veya ödenmesi gereken mirasa sahip olma olasılığının daha yüksek olduğu düşünülmekteydi. Kaptan Lardner, yaptığı bir açıklamada, “Önemli bir adam derinlere bırakılmadı.” demiş ve devam etmiştir: “Ölümün büyük sigorta, miras ve tüm davalar gibi sorulara yol açabileceği bir yere ölüleri geri getirmek en iyisi gibi görünüyordu.”
Üst sınıftan sadece tek bir kişi… Bier, bu kararların Titanik’in buzdağına çarpmadan önce ve sonra gemide belirgin bir şekilde hissedilen köklü sınıf kavramlarından kaynaklandığını vurgulamaktadır. Bier’in araştırmasında, “Bazı kasara altı yolcularının güverte altında kilitli olduğu iddialarından, birinci sınıf yolcuların hayatta kalma şanslarının çok yüksek olmasına kadar [sınıf] ayrımlarının toplumun doğal bir parçası olarak varsayılıyordu.” ifadesine yer verilmiştir. Kaptan ve ekibi, bir cesedin tanımlanabileceğine dair fiziksel işaretler ararken, sınıf ayrımları bu kararların alınmasında da etkili olmuştur. Örneğin, üst sınıfa ait bireylerin baş harflerinin dikildiği giysiler giyme veya kendilerini ve şirketlerini tanımlayan kartvizit taşıma olasılıkları daha yüksekti.
O dönemde basında “ölüm seferleri” olarak adlandırılan bu cesetlerden, mürettebatın denize gömülme olasılığı diğer yolculara göre yüzde 36 daha fazlaydı ve üçüncü sınıf yolcuların denize gömülme ihtimali de yüzde 46 daha fazlaydı. İkinci sınıf yolcuların ise kıyıya getirilme olasılığı yüzde 69 daha fazlaydı. Kurtarılan tüm bedenler arasında sadece bir üst sınıf ceset denize gömüldü…