
Türkiye’nin Sağlık Sisteminde Güçlü Bir Gelecek İçin Atılan Adımlar
Türkiye, sağlık alanında yaptığı kapsamlı reformlar ve teknolojik gelişmeler sayesinde, bölgesinde lider konuma yükselmiş ve dünya standartlarını yakalamayı hedefleyen bir sağlık sistemi oluşturmuştur. Bu gelişmeler, sadece hastaların yaşam kalitesini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda sağlık sektörünün sürdürülebilirliğini ve verimliliğini de önemli ölçüde geliştirmiştir.
Deprem ve Afetlere Karşı Sağlık Sistemimizin Direnci
Türkiye’nin doğal afetler, özellikle depremler karşısındaki hazırlığı, dünya çapında takdir toplamaktadır. Sağlık altyapısında gerçekleştirilen yenilikler ve alınan önlemler, olası bir afet durumunda hızlı ve etkili müdahale imkânı sunmaktadır. İzolatörlü hastaneler ve deprem dayanıklı sağlık tesisleri sayesinde, ilk 24 saat içerisinde sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği sağlanırken, afet sonrası toplumun ihtiyaçlarına hızlı cevap verilebilmektedir.
Bu bağlamda, sağlık çalışanlarına düzenli eğitimler ve tatbikatlar gerçekleştirilmektedir. Ayrıca, sağlık sisteminin bütünsel planlaması sayesinde, afet anında hastanelerimizin kapasitesi ve organizasyonu en üst seviyede tutulmaktadır. Bu sayede, hem can kayıplarını en aza indirmeyi hem de vatandaşların en kısa sürede sağlık hizmetlerine ulaşmasını hedefliyoruz.
Obezite ile Mücadelede Geleneksel ve Yenilikçi Yaklaşımlar
Türkiye’de obezite oranları, toplum sağlığını ciddi anlamda tehdit eden bir seviyeye ulaşmıştır. Güncel verilere göre, toplumumuzun %35’i fazla kilolu, %27’si ise obez durumda. Bu oranlar, hem bireysel sağlık hem de sağlık sisteminin ekonomik sürdürülebilirliği açısından büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle, “İdeal Kilonu Öğren, Sağlıklı Yaşa” kampanyası ile toplum bilincini artırmak ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını teşvik etmek temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
Özellikle, gönüllü katılımla gerçekleştirilen kilo ve boy ölçümleri, toplamda 10 milyona ulaşmayı hedeflemektedir. Bu veriler, toplumdaki obezite oranlarını azaltmak ve sağlıklı yaşam farkındalığını artırmak için kullanılmaktadır. Ayrıca, Sağlıklı Hayat Merkezleri aracılığıyla, vatandaşlarımıza uzman ekipler eşliğinde beslenme, egzersiz ve psikolojik destek hizmetleri sunulmaktadır. Bu merkezler, toplamda 288 merkezden 400’e çıkarılarak, ulaşılabilirlik ve hizmet kalitesi artırılmaktadır.
Sezaryen Oranlarının Azaltılması ve Doğal Doğumun Teşviki
Türkiye’de sezaryen oranları, maalesef dünya ortalamasının oldukça üzerindedir. Mevcut verilere göre, sezaryen oranı %61,5 seviyesinde olup, bu oran sağlık açısından bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, “Doğal Olan Normal Doğum Kampanyası” ile sezaryen oranlarını düşürmek ve kadın sağlığını ön planda tutmak amacıyla kapsamlı bir çalışma yürütülmektedir.
Hedef, sezaryen oranını %40 seviyesinin altına çekmek ve bu süreçte sağlık personeline eğitimler vererek, doğumun doğal akışını desteklemek ve teşvik etmektir. Ayrıca, gebe okulları ve doğum sorumlusu ebelerin sayısı artırılarak, gebelerin bilinçlendirilmesi sağlanmaktadır. Bu sayede, doğum sırasında hem anne hem de bebek sağlığını koruyan, riskleri azaltan bir sağlık ortamı oluşturulmaktadır.
Sağlık Hizmetlerinde Dijital Dönüşüm ve Randevu Sistemleri
Sağlık sektöründeki dijital dönüşüm, vatandaşların hizmetlere erişimini kolaylaştırmak ve bekleme sürelerini azaltmak adına büyük önem taşımaktadır. Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) gibi platformlar, randevu alma süreçlerini kolaylaştırmakta ve bekleme oranlarını önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu sistemler sayesinde, vatandaşlar hastanelere gitmeden evlerinden veya mobil uygulamalar aracılığıyla hızlı ve güvenli şekilde randevu alabilmektedir.
Özellikle, aile hekimliği hizmetlerinin güçlendirilmesi ve online takip sistemleri ile hastane yükü dengelenmekte, acil durumlarda zamanında müdahale sağlanmaktadır. Böylece, sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan zorluklar minimize edilerek, vatandaşlarımıza en kaliteli ve hızlı hizmet sunulmaktadır.
Türkiye’nin Aşı Üretiminde Global Liderlik Hedefleri
Türkiye, aşı üretiminde bölgesel ve küresel bir merkez olma yolunda önemli adımlar atmaktadır. TÜSEB ve özel sektör ortaklığıyla gerçekleştirilen yatırımlar sayesinde, 2026 yılına kadar kuduz aşısını antijenle beraber üretebilme kapasitesine ulaşmayı hedefliyoruz. Bu gelişme, Türkiye’nin aşı üretiminde kendi kendine yeten bir ülke olmasını sağlayacak ve dışa bağımlılığı azaltacaktır.
Özellikle, HPV aşısı konusunda da önemli çalışmalar yürütüyoruz. 2025 sonunda, 13 yaşındaki tüm çocuklarımıza ücretsiz ve zorunlu olacak şekilde HPV aşısını sunmayı planlıyoruz. Bu aşının, rahim kanseri ve diğer HPV’ye bağlı hastalıkların önlenmesinde kritik rol oynayacağı öngörülmektedir. Ayrıca, diğer önemli aşılar ve hastalıklar için de yerli üretim altyapısı hızla geliştirilmekte, böylece vatandaşlarımıza yüksek kalite ve güvenlik standartlarında aşılar ulaştırılmaktadır.
Sağlıkta Bölgesel Liderlik ve Uluslararası Rekabet Gücü
Türkiye, sağlık turizmi alanında bölgesinde lider konuma yükselmiş ve bu alanda sürekli büyüme kaydetmektedir. Günümüzde, sağlık turizmi gelirleri 3 milyar dolar seviyesindedir ve bu rakamın 2028’e kadar 20 milyar dolara çıkarılması hedeflenmektedir. Bu başarı, hem ülkemizin sağlık altyapısının gücünü hem de yüksek kaliteli hizmet sunma kapasitemizi göstermektedir.
Uluslararası alanda kazandığımız bu prestij, aynı zamanda Türkiye’nin sağlık alanında bölgesel merkez olma yolunda ilerlemesini sağlamaktadır. Bu sayede, sadece bölge ülkelerine değil, tüm dünyadan sağlık turisti kabul edilerek, ekonomik açıdan da büyük katkılar sağlanmaktadır.
Sağlık Personeli ve Yeni İstihdam Kadrolarının Planlanması
Sağlık sistemimizin sürdürülebilirliği ve kalitesini artırmak adına, yeni istihdam alanları ve personel planlaması büyük önem taşımaktadır. Bakanlık olarak, yeni açılacak hastaneler ve mevcut personelin ihtiyaçları doğrultusunda 37 bin kadro tahsis edilmiştir. Bunlardan 19 bininin ataması yapılmış olup, kalan 18 bin kadro ise Eylül ve Ekim ayları içerisinde ilan edilerek, kısa sürede hizmete alınacaktır.
Bu adımlar, hem sağlık çalışanlarının istihdamını artırmak hem de sağlık hizmetlerinin erişilebilirliğini sağlamak açısından kritik önem taşımaktadır. Ayrıca, eğitim ve uzmanlık programlarıyla, sağlık personelinin bilgi ve becerileri sürekli güncellenmekte ve en yüksek standartlarda hizmet verilmesi sağlanmaktadır.
Maymun Virüsü ve Kene Hastalıklarıyla Mücadele
Son dönemde artan kene vakaları ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ile ilgili çalışmalar, öncelikli alanlarımız arasında yer almaktadır. Bu konuda, bilim kurullarıyla birlikte hareket edilerek, kene ısırıklarının takibi ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütülmektedir. Ayrıca, Türkiye, dünyada ilk kez kendi aşısını üretebilecek ülkelerden biri olma yolunda ilerlemektedir.
Maymun virüsü (mpox) ile ilgili de önemli çalışmalar yapılmakta olup, bu virüse karşı aşı geliştirme ve üretim süreçleri hızlandırılmaktadır. Bu sayede, hem halk sağlığını koruma hem de uluslararası alanda sağlık inovasyonunda söz sahibi olma hedeflenmektedir.
Yenidoğan ve çocuk sağlığı konusunda denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi de sürdürülen projeler arasında yer almakta olup, online yoğun bakım takip sistemleri ve sıkı denetimlerle, acil durumların önüne geçilmektedir.
İlk yorum yapan olun