Harvard’dan Yenilikçi Bir Öneri: Dışkı Bankası
Harvard Üniversitesi’ndeki uzmanlar, sağlık alanında devrim yaratabilecek yeni bir banka türü kurulmasını öneriyor: dışkı bankası. Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir makalede, bireylerin yaşamlarının erken dönemlerinde dışkı örneklerini bırakarak, bu örneklerin süresiz bir şekilde saklanabileceği ve ileride ihtiyaç duyulduğunda, dengesiz bağırsak mikrobiyomlarının yeniden dengelenmesi için kullanılabileceği savunuluyor. Ancak, bu sistemin uygulanabilirliğini sağlamak için en uygun depolama koşullarını ve maliyetleri belirlemek gibi birçok zorlukla karşılaşılacağı da vurgulanıyor.
Fekal mikrobiyota nakli (FMT), Clostridioides difficile ya da C. diff olarak bilinen bakterinin neden olduğu kronik enfeksiyonlar için standart bir tedavi yöntemi haline gelmiştir. Bu işlem, bir kişinin bağırsak mikrobiyomunu antibiyotiklerle temizleyerek, ardından sağlıklı bir donörden alınan dışkı ile yeniden inşa etmekte, böylece zararlı C. diff bakterilerinin tekrar ortaya çıkmasının önüne geçmektedir. Bilim insanları, bağırsak mikrobiyomunun genel sağlığımız ve refahımız üzerindeki kritik rolü göz önüne alındığında, bu tür nakillerin insanların sağlık durumunu iyileştirmek için daha fazla fayda sağlayabileceği umudunu taşımaktadır.
Ancak, bu potansiyeli gerçeğe dönüştürmenin önündeki engellerden biri, donör dışkısının alıcının mikrobiyomu üzerindeki etkilerini tahmin etmenin zorluğudur. Araştırmalar, dışkısı C. diff enfeksiyonlarını tedavi etmede ortalamadan çok daha etkili olan süper bağışçıların var olabileceğini göstermektedir. Bu makalenin yazarları, bireylerin sağlıklı dışkı örneklerini genç yaşta saklamalarının ve ileride karşılaşabilecekleri sağlık sorunları durumunda bu örnekleri kullanmalarının daha belirgin faydalar sağlayabileceğini savunmaktadır.
Bu öneri, Harvard Tıp Okulu ve Brigham ve Kadın Hastanesi (BWH) araştırmacılarından geliyor ve makale, Perşembe günü Trends in Molecular Medicine dergisinde yayınlanmıştır. Bu kavram, tıpta otolog nakil olarak bilinir ve diğer alanlarda da uygulanmaktadır. Örneğin, kan kanseri tedavisi gören bireyler, kemoterapi öncesinde bağışıklık sistemine ait kök hücrelerini bağışlayabilir, sonrasında bu hücreler tedavi sürecinde zarar gören kemik iliğinin iyileşmesine destek olmak amacıyla geri verilebilir. Ayrıca, çocuğun belirli sağlık sorunları yaşaması durumunda kullanılmak üzere saklanan göbek kordon kanından toplanan kök hücrelerin örnekleri de bu tür uygulamalara dâhildir.