Gıdıklanmanın Gizemleri
Birçok insanın vücudunun belirli bölgeleri gıdıklanma hissine karşı oldukça duyarlıdır. Bu bölgeleri keşfetmek genellikle kolaydır; bir başkası sizi gıdıkladığında gülmek de son derece doğal bir tepkidir. Bilim insanları, gıdıklanma deneyiminin paniğe neden olduğunu ve örümcekler ya da böcekler gibi küçük, ürkütücü canlılara karşı bir savunma mekanizması olarak geliştiğini belirtiyorlar. Özellikle böceklerden gelen hafif gıdıklamalar, vücudumuza bir ürperti göndererek üzerimizde bir şeylerin dolaştığını hissetmemize yol açar. Bu his, doğal olarak bir panik durumuna sebep olurken, gıdıklanma anında kahkaha gibi kontrol edilemeyen bir tepki vermemize neden olur.
Gıdıklanmayı en az beklediğimiz anlar, genellikle son derece huzursuz ve panik hissetmemize neden olur. Bu da, gıdıklanma hissinin yoğunluğunu artırır. Gıdıklanacağımızı bilsek bile, birinin bize dokunmasından veya muhtemelen zarar vermesinden duyulan korku ve huzursuzluk, gülmemize sebep olur. Bazı insanlar o kadar gıdıklanırlar ki, daha dokunulmadan gülmeye başlarlar.
Kendimizi Neden Gıdıklayamıyoruz?
Peki, bir başkasının dokunuşu bizi gıdıklayabiliyorsa, kendimizi neden gıdıklayamıyoruz? Bu sorunun kesin bir yanıtı henüz bulunmamış olsa da, araştırmalar beynin, bir kişi hareket ettiğinde veya bir eylem gerçekleştirdiğinde ne hissedeceğini önceden bildiğini göstermektedir. Vücut hareketlerimizin yarattığı birçok duyumdan habersizdir. Örneğin, konuşurken ses tellerinize dikkat etmediğiniz gibi, kendinizi gıdıklamak için yanlarınızı tuttuğunuzda beynimiz bu teması önceden tahmin eder ve kendini buna hazırlar. Bu da rahatsızlık ve panik hissini ortadan kaldırarak, vücudun başka birinin gıdıklaması durumunda vereceği tepkiyi engeller.
University College London’daki beyin bilimcileri, beyinciğin beynin kendimizi gıdıklamamızı engelleyen kısmı olduğunu öne sürüyor. Beyincik, hareketlerimizi izleyen beynin alt kısmında yer alır ve beklenen duyumları beklenmedik duyumlardan ayırt edebilir. Beklenen bir his, yazarken parmaklarınızın klavyenize uyguladığı baskı miktarıdır. Beklenmedik bir his ise birinin arkanızdan yaklaşarak omzunuza dokunmasıdır. Beyin, yazma hissini beklerken, birinin omzunuza dokunmasına çok dikkat eder. Tepkilerdeki beklenenden beklenmeyene bu geçiş, muhtemelen insanlık tarihinin erken dönemlerinde yırtıcıları tespit etmek için geliştirilmiş yerleşik bir yanıttır.
“Gıdıklama Robotu” Emrinizde
Kendimizi gıdıklayamıyor olsak da, bir robot gıdıklayıcı kullanarak beyni kandırmanın bir yolu mevcut. Evet, yanlış duymadınız; bilim ve teknolojinin sağladığı olanaklarla, insanların kendilerini gıdıklamasına izin veren bir robot tasarlandı. Yukarıda bahsettiğimiz İngiliz bilim insanları, uzaktan kumanda ile kendinizi gıdıklamanızı sağlayan bir makine geliştirdiler. Bu makineyi kullanmak için bir kişi gözleri kapalı bir şekilde sırt üstü yatmaktadır. Robot, uzaktan kumandalı bir joystick ile kontrol edilen plastik bir çubuğa bağlı yumuşak köpük bir parça ile kişinin yakınında bulunur. Kişi çubuğu etkinleştirdiğinde, robot kısa bir gecikmeden sonra tepki verir. Kişinin çubuğu etkinleştirdiği andan robotun kişinin elini gıdıklamasına kadar geçen süre, saniyenin beşte biri kadar kısa gecikmelerde bile, denekler tarafından hissin başka bir kişi tarafından gıdıklanmasıyla aynı olarak tanımlanmıştır. Yani, bir anlamda, robotik bir asistan ile kendinizi gıdıklamanız mümkün.