Déjà Vu: Daha Önce Yaşanmış Gibi Hissetmek

Déjà Vu: Bir Daha Önce Yaşanmış Gibi Hissetmek

Déjà Vu: Bir Daha Önce Yaşanmış Gibi Hissetmek

İmkansız olmasına rağmen, bazen daha önce yaşadığınız bir durumu yeniden deneyimlediğinize dair garip bir his yaşadınız mı? Başka bir deyişle, zaman zaman daha önce olmuş bir olayı yeniden yaşıyormuş gibi hissettiğiniz anlar oldu mu? Déjà vu olarak adlandırılan bu fenomen, uzun yıllar boyunca filozofları, nörologları ve yazarları derin bir şekilde düşündürdü. Peki, “Ben bunu daha önce yaşamıştım” dedirten déjà vu gerçekten nedir? Neden olur? Gelin, bu ilginç olguyu birlikte keşfedelim…

Déjà Vu Nedir?

Öncelikle déjà vu’nun tanımına bakalım. Déjà vu, Fransızca ‘déjà vu’ teriminden Türkçe’ye geçmiş bir kavramdır. Türkçedeki anlamı, “Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu”dur. Déjà vu kelimesi, Fransızca’da “zaten görüldü” anlamına gelir ve bu durum, bir şeyi daha önce yaşamış olma hissini ifade eder. Bazen, bir yeri ilk kez ziyaret ettiğinizde, o yerin tanıdık geldiğini hissedebilirsiniz. Örneğin, bir şehri ilk kez geziyorsunuz; fakat geçtiğiniz yoldan daha önce yürümüş gibi hissediyorsanız, işte bu deneyim déjà vu olarak adlandırılır.

Déjà vu, incelenmesi zor bir fenomen olmuştur. Çünkü genellikle beklenmedik bir anda ortaya çıkar ve altta yatan herhangi bir sağlık problemi olmayan bireylerde de görülebilir. Bu his çoğu zaman hızlı bir şekilde geçer. Günümüzde uzmanlar, déjà vu’nun birkaç farklı nedeni olabileceğini ve bu nedenlerin çoğunun hafızayla ilişkili olduğunu belirtmektedir.

Déjà Vu’nun İlk Teorileri

1800’lerin sonlarından itibaren, Fransızca’da “zaten görüldü” anlamına gelen déjà vu’ya neyin sebep olabileceğine dair birçok teori ortaya atılmıştır. İnsanlar, bunun zihinsel işlev bozukluğundan ya da belki bir tür beyin probleminin sonucundan kaynaklandığını düşündüler. Bazı teoriler, insan hafızasının normal işleyişinde geçici bir durum olabileceğini öne sürdü. Ancak bu konu, çok yakın bir zamana kadar bilim alanında yeterince incelenmedi.

Paranormalden Bilimsele Geçiş

Bu bin yılın başlarında, Alan Brown adlı bir bilim insanı, araştırmacıların o zamana kadar déjà vu hakkında yazdıkları her şeyi gözden geçirmeye karar verdi. Bulabildiği kaynakların çoğu, doğaüstü olaylarla – geçmiş yaşamlar veya psişik yetenekler gibi – ilgili paranormal bir nitelik taşıyordu. Ancak, aynı zamanda sıradan insanları déjà vu deneyimleri hakkında araştıran çalışmalar da buldu. Brown, bu makalelerden déjà vu fenomeni hakkında bazı temel bulgular elde etti. Örneğin, insanların yaklaşık üçte ikisinin yaşamlarının bir döneminde déjà vu deneyimi yaşadığını ortaya koydu. Déjà vu’nun en yaygın tetikleyicisinin bir sahne veya yer olduğunu, bir sonraki en yaygın tetikleyicinin ise bir konuşma olduğunu belirledi. Ayrıca, déjà vu ile beyindeki bazı nöbet türleri arasında olası bir ilişkiyi de tıbbi literatürde buldu. Brown’ın çalışması, déjà vu konusunu daha çok bilimsel bir alan haline getirdi; çünkü hem biliş üzerine çalışan bilim insanlarının okuma eğiliminde olduğu bilimsel bir dergide hem de bilim insanlarına yönelik bir kitapta yer aldı. Bu çalışmalar, bilim insanlarının déjà vu’yu araştırmak için deneyler yapmalarına zemin hazırladı.

Psikoloji Laboratuvarında Déjà Vu Testi

Colorado Eyalet Üniversitesi’nden Bilişsel Psikoloji Profesörü Anne Cleary, araştırma ekibi ile birlikte Brown’ın bulgularından yola çıkarak olası déjà vu mekanizmalarını test etmeyi amaçlayan deneyler gerçekleştirmeye başladı. İnsanların sahneler arasında uzamsal benzerlik olduğunda déjà vu deneyimi yaşayabileceğini öne süren bir hipotezi araştırdılar. Psikologlar buna Gestalt aşinalık hipotezi adını veriyor. Örneğin, hasta bir arkadaşınızı ziyarete giderken bir hastane ünitesindeki bakım istasyonunun yanından geçtiğinizi hayal edin. Daha önce bu hastaneye hiç gitmemiş olsanız da, sahip olduğunuz bir hisle bunu daha önce yaşamış olduğunuzu düşünürsünüz. Bu déjà vu deneyiminin altında yatan neden, mekan içindeki belirli nesnelerin yerleşimi de dahil olmak üzere sahne düzeninin, geçmişte deneyimlediğiniz farklı bir sahne ile aynı düzene sahip olması olabilir. Belki de bakım istasyonunun yerleşimi, mobilyalar, tezgahtaki eşyalar ve koridorun köşelerine bağlanma şekli, daha önce deneyimlediğiniz bir koridordaki tabelalara ve mobilyalara göre benzerlik arz edebilir.

Déjà Vu Neden Olur?

Bu fikri laboratuvar ortamında araştırmak için Cleary ve ekibi, insanları sahnelere yerleştirmek amacıyla sanal gerçeklik teknolojisini kullandı. Bu sayede, insanların kendilerini buldukları ortamları manipüle edebildiler; bazı sahneler aynı mekansal düzeni paylaşırken, bazıları farklıydı. Beklendiği gibi, déjà vu’nun insanların daha önce gördükleri fakat hatırlamadıkları bir sahneyle aynı mekansal öğe düzenini içeren bir sahnede olduklarında meydana gelme olasılığı daha yüksekti. Bu araştırma, déjà vu’ya katkıda bulunan bir faktörün, yeni bir sahnenin o anda bilinçli olarak akla gelmeyen bellekteki bir sahneye uzamsal benzerliği olabileceğini öne sürüyor. Ancak bu, déjà vu’nun yalnızca uzamsal benzerlikten kaynaklandığı anlamına gelmiyor. Muhtemelen, bir sahneyi veya durumu tanıdık hissettiren birçok faktör vardır. Ancak en azından, bu gizemli fenomende rol oynayan önemli etkenlerden birini artık biliyoruz.