Görünene göre, insanlar bir ev satın alırken göz önünde bulundurulması gereken birçok faktör arasında ulaşım kolaylığı, bölgenin genel yapısı ve evin fiziksel durumu gibi konuların yanı sıra, artık hayaletlerin musallat olma ihtimali de önemli bir yer edinmeye başladı. Yapılan anketler, hayaletlerin gerçek olmaması ve çoğu zaman mantıklı açıklamalara sahip olmalarına rağmen, insanların perili, hayaletli veya lanetli olduğu belirtilen evleri satın almaktan pek de istekli olmadıklarını ortaya koyuyor.
Bir araştırma, insanların yaklaşık olarak yalnızca üçte birinin “hayaletli” bir evi satın almayı kabul ettiğini, ancak yaklaşık %85’inin istenen fiyatta büyük bir indirim beklediğini göstermektedir. İngiltere pazarında gerçekleştirilen bir analiz, hayaletli olduğu iddia edilen bir evin sahiplerinin, satmak için fiyatlarını yaklaşık %17 oranında düşürmek zorunda kaldıklarını ortaya koyuyor.
Peki, satıcıların, evlerinin herhangi bir bilimsel teoriye göre var olmasa bile, paranormal varlıklarla dolu olup olmadığına dair bilgi vermeleri gerektiği durumlar var mı? New York’taki mülklerinde sözde paranormal aktiviteyi sakladığı iddiasıyla karşılaştığı bir dava bunu sorgulatıyor. Bazı durumlarda, cevap “evet” olabiliyor.
Hayaletli Evi Satmak İsteyenler
1970’lerde, Helen ve George Ackley isimli bir çift, New York’ta bir ev satın aldı ve zamanla bu evin “hayaletli” olduğunu düşünmeye başladılar. Yıllar boyunca çift, her sabah yatağın kendi kendine sallanmasıyla uyandıklarını ve evde bir hayalet gördüklerini iddia ettiler. Bu durum, evin mahallesinde kötü bir üne sahip olmasına neden oldu ve hatta Readers’ Digest dergisinde bile yer aldı. 20 yılın ardından, 1990 yılında evi satmaya karar verdiklerinde, potansiyel alıcıya bu bilgiyi vermemeyi tercih ettiler.
Şehir dışından gelen ve mülkü satın alan Jeffrey ve Patrice Stambovsky çifti, evin hayaletli olmasıyla ünlü olduğunu öğrendiklerinde anlaşmadan çekilmek istediler. Ackley ailesi, depozitoyu geri vermek istemedi ve konu mahkemeye intikal etti. Davanın özetine göre, “Davacı, dehşet içinde, yakın zamanda satın alma anlaşması yaptığı evin, son dokuz yıl içinde davalı satıcı ve ailesinin üyeleri tarafından birçok kez görüldüğü bildirilen hayaletlerle yaygın bir şekilde ün kazandığını öğrendi.” Mahkeme, “hayaletlerin” kamuya açık olarak bilinmesi nedeniyle mülkün yeniden satış değerini etkilediğine ve dolayısıyla alıcıya açıklanması gerektiğine hükmetti.
Mahkeme Kararı ile Gelen “Hayaletli Ev” Damgası
Daha da ilginç olanı, mahkemenin evi yasal olarak hayaletli ev olarak ilan etmesidir: “Bu bölgeden olmadığı için davacı, satın almak için anlaştığı evin hayaletli olduğunu kolaylıkla öğrenemezdi. Davalı satıcı tarafından görülen hayaletlerin kaynağının parapsişik mi yoksa psikojenik mi olduğuna bakılmaksızın, hem ulusal bir yayında (Readers’ Digest) hem de yerel basında (sırasıyla 1977 ve 1982’de) varlıklarını bildirdikten sonra, davalının varlıklarını inkar etmesi mümkün değildir ve kanun gereği ev hayaletlidir.” Mahkeme, davayı daha da ilginç hale getirerek, Ghostbusters filmini de olaya dahil etti: “Davacı konumundaki bir kişinin bakış açısından, paranormal bir olgunun keşfiyle ilgili çok pratik bir sorun ortaya çıkıyor: ‘Ghostbusters’ filminin başlık şarkısı gibi ‘Kimi arayacaksınız?’“
Genel olarak ABD’de, evinizi satarken, eğer yerel basını bilgilendirmediyseniz, hayaletleri ifşa etme yükümlülüğünüz yoktur. Ancak bu olayda asıl sorun, ev sahiplerinin konuyu basına taşıması ve evin artık “damgalanmış” bir hale gelmesidir. Bu durumdan bağımsız olarak, ABD’nin birçok eyaletinde, yeniden satış değerini etkileyebilecek şekilde “damgalanmış” evlerin beyan edilmesi gerekmektedir. Bu damgalayıcı olaylar arasında cinayet, ölüm veya suç faaliyeti gibi durumlar bulunmaktadır. Bu koşullar altında, eğer bu bilgiler başkaları tarafından bilinirse, mülkün yeniden satış değeri üzerindeki etkisi nedeniyle, açıklama yapmamanız yasal sonuçlara yol açabilir.