Bir beyin devresini haritalandıran yeni bir çalışma sayesinde, bilim dünyası Alice Harikalar Diyarında sendromu olarak bilinen gizemli ve nadir bir bozukluk hakkında daha fazla bilgi edinmiş durumda. Henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş olan bu ön baskı araştırması, iki farklı beyin bölgesini kapsayan bir ağ tanımlamış; biri vücut algısıyla, diğeri ise işlem boyutu ve ölçeğiyle ilgili.
Lewis Carroll’un ünlü eseri Alice Harikalar Diyarında‘nın kahramanı Alice, beyaz bir tavşanı takip ederek Harikalar Diyarı’nın garip ve büyülü dünyasına adım atar. Burada, Cheshire Kedisi’nden, başının kesilmesine sevinen Kupa Kraliçesi’ne kadar birçok ikonik karakterle tanışır. Ancak, tüm bu fantastik olaylardan önce, “Beni iç” etiketli şüpheli bir sıvı şişesiyle karşılaşır. Alice, takdir edilesi bir kendini koruma içgüdüsü yoksunluğuyla bu sıvıyı içer ve aniden inanılmaz bir boyuta küçülür.
Alice Harikalar Diyarında Sendromu Nedir?
Alice Harikalar Diyarında sendromuna (AIWS) adını veren olaylar, eserdeki bu tür deneyimlerle ilişkilendirilmiştir. Ön baskının yazarlarına göre, tıp literatüründe yalnızca yaklaşık 170 vaka tanımlanmış olan bu durum, oldukça nadirdir. AIWS hastaları, genellikle kendi vücut kısımlarını, başkalarının vücutlarını veya nesneleri çok büyük ya da çok küçük olarak algıladıklarını ifade ederler. Son yıllarda bazı araştırmacılar, AIWS’nin kapsamını, insanların zamanın olağan akışından daha hızlı geçtiğini hissetmesine neden olan takisensi gibi diğer algısal bozuklukları da kapsayacak şekilde genişletme çağrısında bulunmuşlardır.
Ön baskıdaki araştırmanın yazarları, AIWS’nin nedenlerini anlamanın zorluğunu vurgulayarak, alışılmadık semptomlar ve iyi belgelenmiş vakaların sayısının oldukça az olduğunu belirtmektedir. AIWS, çeşitli şekillerde halüsinasyon, yanıltıcı bir yanlış algılama veya vücut temsili ile ilgili çoklu duyusal entegrasyon bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır. En yaygın tetikleyicisi migren olmakla birlikte, bazı vakalarda beyin hasarı ve tümörler de göz önünde bulundurulabilmektedir.
AIWS ile bağlantılı beyin hasarlarının çeşitli beyin bölgelerinde rapor edildiği bilinmektedir. Çalışmanın yazarları, bu durumu daha iyi anlamak adına, tıbbi literatürde daha önce belgelenmiş vakalardan AIWS’li 37 kişinin beyin taramaları üzerinde lezyon ağı haritalaması adı verilen bir teknik uygulamışlardır. Bu taramalar, 1.000 sağlıklı bireyden ve 25 farklı nöropsikiyatrik bozuklukla ilişkili 1.073 lezyondan elde edilen verilerle karşılaştırılmıştır.
Birey bazında AIWS beyin lezyonlarının konumları değişiklik gösterse de, %85’ten fazlasının, sağ ekstrastriat vücut alanı (EBA) ve sol alt parietal lob (IPL) olarak tanımlanan iki belirgin bölgeye bağlı olduğu keşfedilmiştir. Sağ EBA, beynin daha büyük görsel işleme alanının bir parçasıdır ve bir bedeni ya da onun parçalarını gözlemlediğimizde etkinleşirken, bir şeyin boyutunu belirlemeye çalıştığımızda ise sol IPL devreye girmektedir. Bu nedenle, bu iki bölgenin, insanların vücut parçalarının anormal derecede küçük veya büyük görünmesine neden olan bir bozuklukla ilişkili olması oldukça mantıklı görünmektedir.
Yazarların makalelerinde vurguladıkları üzere, “bu bağlantı modeli, diğer nöropsikiyatrik bozukluklara neden olan lezyonlarla karşılaştırıldığında AIWS’ye özgüydü ve diğer etiyolojilerden gelen AIWS hastalarındaki nörogörüntüleme bulgularıyla uyumluydu.” New Scientist ile görüşen ve çalışmada doğrudan yer almayan nöropsikolog Joel Frank, örneklem büyüklüğünün küçük olduğunu ancak kullanılan yöntemlerin umut verici olduğunu belirtti. Frank, “Beyindeki ilişkili bölgeleri belirleyerek daha kesin teşhis araçları geliştirilebilir” dedi. Harici hakem değerlendirmesine tabi olmayan ön baskı medRxiv üzerinde yayınlandı.