Astronotların Kanser Riskini İzleme İhtiyacı: Uzay Uçuşlarının Sağlık Üzerindeki Etkileri

Astronotların Kanser Riskini İzleme İhtiyacı

Uzay uçuşları gerçekleştiren astronotların kanlarını inceleyen bir çalışma, kanser riskinin dikkatlice izlenmesi gerektiğini ortaya koydu. 31 Ağustos’ta Nature Communications Biology dergisinde yayımlanan araştırma, NASA’nın uzay mekiği programında görev yapan on dört astronotun kan oluşturan kök hücrelerinde DNA mutasyonları tespit edildiğini gösterdi. Bu mutasyonların, astronotların yaşlarına göre alışılmadık derecede yüksek olmasına rağmen, önemli bir endişe eşiğinin altında olduğu belirtildi.

Astronotlar, 1998 ve 2001 yılları arasında ortalama on iki gün süren mekik görevlerinde bulunmuşlardı. Çalışmaya katılanların yaklaşık %85’inin erkek olduğu ve altı astronotun ilk görevlerini gerçekleştirdiği kaydedildi. Araştırmacılar, uzay uçuşundan tam on gün önce ve iniş gününde astronotlardan iki kez tam kan örneği alırken, beyaz kan hücreleri inişten üç gün sonra bir kez daha toplandı. Elde edilen kan örnekleri, daha sonra eksi 80 santigrat dereceye soğutularak tam yirmi yıl boyunca bir dondurucuda dokunulmadan saklandı.

Yapılan analizlerde, genlerde görülen somatik mutasyonların oranı %2’nin altında kaldı. Araştırmada, bu eşiği aşan kişilerin kardiyovasküler hastalık ve bazı kanser türlerini geliştirme riskinin daha yüksek olduğu vurgulandı. Çalışmanın başyazarı Dr. David Goukassian, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Ticari uzay uçuşlarına ve derin uzay araştırmalarına yönelik artan ilgi ve bu tür görevlerde karşılaşılan çeşitli zararlı faktörlere maruz kalmanın potansiyel sağlık riskleri bulunmaktadır” dedi. Bu nedenle ekip, çalışmaya devam etmeye karar verdi.

Dr. Goukassian, “Bu mutasyonların varlığı, astronotların kesinlikle kardiyovasküler hastalık veya kanser geliştireceği anlamına gelmez; ancak zamanla, derin uzayın aşırı ortamına sürekli ve uzun süreli maruz kalma riski bulunmaktadır” şeklinde ifadelerde bulundu.

Çalışma ekibi, NASA’nın Ay’daki Artemis programı ve daha sonra Mars’a insan göndermeyi amaçlayan projeleri nedeniyle uzun süreli derin uzay görevlerinin izlenmesinin son derece önemli olacağını belirtti.