Dijital İstifleme: Modern Dünyanın Yeni Bir Sorunu
Yakın tarihte yayımlanan bir Business Insider haberine göre, dolandırıcılık suçlamasıyla karşı karşıya kalan eski FTX CEO’su Sam Bankman-Fried (SBF) dizüstü bilgisayarında o kadar çok eski ve gereksiz veri barındırıyordu ki, FBI yetkilileri bu verileri analiz etmek için fazla mesai yapmak zorunda kaldı. Ancak Fried, eski ve işe yaramayan verilerle yollarını ayırma konusunda yalnız değil. Aşırı miktarda dijital materyalin toplanması ve bunları silme konusunda isteksizlik, bir biriktirme bozukluğuna işaret ediyor ve bu olguya dijital istifleme deniliyor. Dijital istifleme, birçok ülkede giderek büyüyen bir sorun haline geliyor.
İstifleme ve Dijital İstifleme Nedir?
Mental Bozukluğun Teşhis ve İstatistik El Kitabı (DSM), istifleme bozukluğunu bir akıl hastalığı olarak tanımlıyor. Bazı akademisyenler ise dijital istifçiliğin psikiyatrinin temel kitabına eklenmesinin zamanının gelip gelmediğini sorguluyor. Teknoloji araştırmacısı Maitrik Kataria ve meslektaşları tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, ortalama bir Amerikalının telefonunda en az 40 uygulama bulunuyor, ancak bunların yalnızca %50’sinden daha azını aktif olarak kullanıyorlar. Ayrıca, milyonlarca Amerikalı, 1.000’den fazla okunmamış e-posta içeren gelen kutularına sahip. Amerikalıların yaklaşık %60’ı, dijital cihazlarından herhangi bir resim veya videoyu asla silmiyor.
Dijital İstiflemenin Yaygınlığı ve Sonuçları
Avustralya’daki Southern Cross Üniversitesi’nde Dijital Girişim Labı’nın dekan yardımcısı ve direktörü Dr. Darshana Sedera, dijital istiflemenin artış gösterdiğini ve bunun ciddi sonuçları olabileceği konusunda uyarıyor. Araştırması, “teknolojik adım sayımız” arttıkça dijital içeriğin toplanması ve depolanmasının da artma eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Sosyal Medya ve Depolanan Veri İlişkisi
Dr. Sedera, dijital istifleme üzerine çok sayıda çalışma yayınladı ve bir kullanıcının kullandığı sosyal medya platformlarının sayısı ile depoladıkları içerik miktarı arasında pozitif bir ilişki olduğunu belirtti. Ayrıca, kullanılan depolama platformlarının (Google Drive, iCloud gibi) sayısı ile dijital depolamadaki artış arasında güçlü bir ilişki gözlemledi. Ancak, tüm nesiller bu yeni olgudan eşit şekilde etkilenmiyor. Dr. Sedera ve meslektaşları, 1965-1980 yılları arasında doğan X kuşağı ile 1980’den sonra doğan Y kuşağının dijital biriktirme davranışlarını karşılaştırdıklarında, “Her iki grubun da dijital biriktirme belirtileri gösterdiğini bulduk” dedi. Ancak, milenyum kuşağının dijital istifleme konusunda çok daha güçlü eğilimler sergilediği belirtildi. Sedera, özellikle dijital teknolojinin “yerlileri” olan genç nesillerde daha yüksek seviyelerde istifleme davranışı beklemenin mantıklı olduğunu vurguladı.
Dijital İstiflemenin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri
Dr. Sedera, “Bir kişi dijital biriktirme semptomlarından [sürekli edinme, atma zorluğu, dağınıklık eğilimi] muzdarip olduğunda, olumsuz zihinsel veya psikolojik koşullar yaşama olasılığı yüksektir” diyor. Bu bozukluğun tehlikelerini inceleyen Brezilyalı psikiyatr Dr. Bárbara Perdigão Stumpf, The New York Post ile yaptığı görüşmede, özellikle majör depresif bozukluk, anksiyete bozukluğu ve dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi komorbiditelerin yaygın olduğunu belirtti.
Öte yandan, psikolog Dr. Nick Neave, tüm dijital istifçilerin aynı olmadığını savunuyor. İngiliz akademisyen, The New York Post ile yaptığı röportajda, “Dr. Kerry McKellar tarafından liderlik edilen ve 2020’de Interacting with Computers dergisinde yayınlanan araştırmada, dijital istifçiliğin oldukça yaygın olduğunu bulduk, ancak farklı nedenlerle istifleme yapan farklı dijital istifçi ‘türleri’ olduğu ortaya çıktı” dedi. Bu gruplar, kaygı kaynaklı, uyumluluk kaynaklı, ilişkinin kopması kaynaklı ve koleksiyon kaynaklı olarak sınıflandırılıyor. Kaygı kaynaklı grup, gelecekte kanıt veya hatırlatma gibi sebeplerle hiçbir veriyi silmek istemiyor. Uyumluluk kaynaklı grup, işletme veya hükümet politikaları ile uyum sağlamak amacıyla verileri koruyor, ancak bu veriler gereksiz hale geldiğinde sorunsuz bir şekilde siliyor. İlişkinin kopması kaynaklı grup, biriken verilerin miktarı karşısında çaresiz kalan ve önemli bir şeyi yanlışlıkla silme korkusuyla hareket eden bireyleri tanımlıyor. Koleksiyon kaynaklı grup ise, genellikle harici cihazlar aracılığıyla verilerini düzenli bir şekilde saklıyor, ancak istenmeyen veya önemsiz e-postalar dışında verileri nadiren siliyor.