Dünya Dışı Uygarlıkların İzleri: Yeni Bir Araştırma
Yeni bir araştırma makalesi, Dünya’nın ve üzerindeki inşa ettiğimiz yapılarımızın, yaşam arayışında olan gelişmiş uzaylı uygarlıklar tarafından görülüp görülemeyeceği sorusuna yanıt aramaktadır. Uzaylı yaşam için yapılan araştırmalar, yalnızca uzaylı uygarlıklar tarafından kasıtlı veya kasıtsız olarak uzaya gönderilen potansiyel sinyalleri aramakla kalmayıp, aynı zamanda yıldızları tarayarak dış gezegenlerin geçişleri sırasında oluşan ışıkta küçük düşüşleri incelemeyi de kapsamaktadır.
Bir dış gezegenin yerini tespit ettikten sonra, bu gezegenin yaşanabilir bir bölgede olup olmadığını anlamak için, gezegenin kendi yıldız sistemi içindeki konumu gibi faktörlere dikkat edebiliriz. Gezegenlerin atmosferlerindeki gazlar, ışığın belirli dalga boylarını bloke ederek, ışık spektrumlarını ölçmemize olanak tanır. Bu sayede gezegenin kimyasal bileşimi hakkında bilgi edinip, potansiyel yaşam göstergelerini araştırmak mümkün hale gelir.
Bu arayış için kullandığımız yöntemler ve teleskoplar da son derece hızlı bir şekilde gelişmektedir. 2013 yılında yapılan araştırmalara göre, James Webb Uzay Teleskobu (JWST) Dünya’dan 50 ışık yılı uzakta olsaydı, gezegendeki yaşam belirtilerini hâlâ tespit edebilecekti.
Dünya Dışı Zeka Arayışı (Search for Extraterrestrial Intelligence – SETI) araştırmacısı Z. Osmanov, yeni bir makalesinde, bizden daha güçlü teleskoplara sahip olabilecek uzaylı uygarlıkların, gezegenimizdeki zeki uygarlıklara dair kesin bir işaret olan karmaşık yapıları tespit edip edemeyeceğini sorgulamaktadır. Osmanov, Kardaşev ölçeğinde Tip I ve Tip II uygarlıkların yeteneklerine odaklanmıştır. Tip I uygarlıklar, gezegenlerindeki tüm enerjiyi ev sahibi yıldızdan alabilen varsayımsal uzaylı toplumlar; Tip II uygarlıklar ise yörüngelerindeki yıldızın tüm enerjisini kullanabilen daha gelişmiş uygarlıklardır.
Osmanov’un makalesinde, “Buradaki soru, toplumumuzu uygarlık işaretleriyle tanımlamak olduğu için asıl odak noktası büyük gemiler, binalar ve uzay uyduları gibi yapıların arayışına yönelmelidir” ifadesine yer veriyor ve devam ediyor: “Bu tür eserler, kolaylıkla yapay yapılar olarak tanımlanabilir. Bu amaçla ilgili nesnelerden yansıyan görünür ışığa odaklanmak mantıklıdır.”
Uzak bir gezegendeki binaları ve yapıları tespit etmenin bir yolu muhtemelen onu birkaç açıdan gözlemlemeyi gerektirecektir. Astronomik boyutlarda büyük teleskoplar kullanmak yerine, (her ne kadar böyle bir olasılık göz ardı edilemese de) büyük bir mesafeyle ayrılmış en az iki teleskop kullanılarak uzun temel optik interferometri uygulanabilir. Tip I uygarlıkların ulaşamayacağı ancak muhtemelen Tip II uygarlıkların üretebileceği birkaç milyon kilometre çapındaki büyük teleskopları birbirinden çok uzakta yerleştirmek, tespit edilebileceğimiz mesafenin sınırlarını belirleyecektir.
Makalenin açıkladığına göre, “10 metre uzunluğundaki bir yapının mekansal olarak çözülebileceği maksimum mesafenin 3.000 ışık yılı civarında olduğunu bulduk.” Osmanov, Drake denklemini kullanarak (yaşanabilir bölgelerdeki gezegen sayısı gibi kısıtlamalara dayalı olarak uzaylı yaşam olasılığını hesaplamanın spekülatif bir yolu) potansiyel uzaylı uygarlıkların galaksi genelinde eşit şekilde dağıldığını varsayarak, yaklaşık 650 uzaylı uygarlığın, eğer bakıyorlarsa binalarımızı ve yapılarımızı tespit edecek kadar yakın olabileceğini tahmin etmektedir.
Elbette bu uygarlıklar, ne kadar uzakta olduklarına bağlı olarak tarihimizin daha erken dönemlerine bakıyorlar ve örneğin Mayaların veya Antik Romalıların inşa ettiği yapıları tespit ediyor olabilirler. Çalışma Acta Astronautica üzerinde yayınlandı.