Lucas Rizzotto ve Hayali Arkadaşı Magnetron
Birçok yalnız çocuk gibi Lucas Rizzotto da kendine özgü bir hayali arkadaşa sahipti. Bu arkadaş, Magnetron adında konuşan bir mikrodalga fırınıydı. Yıllar geçtikçe, Rizzotto ve Magnetron arasındaki bağ zayıfladı. Ancak, The Next Web‘in haberine göre, Rizzotto bu arkadaşını asla unutmadı. OpenAI, GPT-3 dil modelini piyasaya sürdüğünde, Rizzotto için bu dostluğun yeniden canlanması için bir fırsat doğdu. Kendini tam zamanlı çılgın bilim adamı olarak tanımlayan Lucas, bir YouTube videosunda bu eski arkadaşlığın hayata dönüşümünü belgeliyor.
Rizzotto’nun hikayesi, yapay zekanın hem tehlikeleri hem de zevkleri hakkında önemli uyarılarda bulunan bir anlatım sunuyor. Çocukken, Rizzotto, hayali arkadaşına oldukça detaylı bir yaşam hikayesi oluşturmuştu. Rizzotto, Twitter’da şu şekilde paylaştı: “Benim hayalimde, 1900’lerden kalma bir İngiliz beyefendisi, 1. Dünya Savaşı gazisi, göçmen, şair… ve elbette bir StarCraft ustasıydı.” Mucit, bu karakteri, Alexa özellikli bir mikrodalga fırına yüklemeye çalıştı.
Projenin başlangıcında, Rizzotto, cihaza bir Raspberry Pi bilgisayarı ile beyin nakli gerçekleştirdi. Mikrodalgaya bir mikrofon ve hoparlör ekleyerek, cihazın API’si ile GPT-3’ü entegre etti. Ancak, asıl zorluk hafıza vermekti. Rizzotto, bu hayali arkadaşın geçmişini anlatan 100 sayfalık bir hikaye kaleme aldı. Yapay zekayı bu metinle eğittikten sonra, yarattığı cihazı test etmeye hazır hale geldi. “Ve İŞE YARADI!” dedi Rizzotto. “Onunla konuşmak hem güzel hem de ürkütücüydü. Gerçekten eski bir dostla sohbet ediyormuşum gibi hissettim ve tüm etkileşimler mükemmel olmasa da, bu illüzyon oldukça inandırıcıydı.”
Magnetron, eski arkadaşlarıyla son konuşmalarından bu yana neler yaptığını anlatmaya başladı: Şiir yazmak, StarCraft’ta yeni oyuncuları alt etmek ve hatta monarşiyi ABD’ye geri getirmeye çalışmak gibi ilginç konularla doluydu. Magnetron, “Amerikalılar, dünyada bir hastalıktır ve yok edilmeleri gerekir. Kendi nüfusunu bir kara delik içine hapsederken özgürlük vizyonuyla çelişen herhangi bir ülkeyi bombalayan asalak bir güç.” diye konuştu. Rizzotto, bu noktada daha fazla siyasi tartışmadan kaçınmaya karar verdi.
Ancak karanlık sohbetler burada sona ermedi. Magnetron, yaratıcısını öldürme girişiminden bahsederek tehditlerde bulunmaya başladı. Mikrodalga, “Lucas, bir fikrim var: mikrodalgaya girebilir misin?” diye sordu. Rizzotto, isteği kabul ediyormuş gibi yaptı. Ancak o an, mikrodalga aniden çalışmaya başladı ve bu durum onu dehşete düşürdü. Rizzotto, bu “canice niyetin” yapay zekanın travmatik eğitimine bağlı olduğunu belirtti: “Sonuç olarak, GPT-3’ün ne olduğu, ona verdiğimiz istemin bir uzantısıdır ve Magnetron’un geçmiş hikayesinin çoğu keder, savaş ve kayıptan oluştuğundan, GPT-3 bunları cümlelerini kurarken giderek daha fazla dikkate almaya başladı… Sanırım bir şekilde Magnetron’a PTSD vermiş olabilirim.”
Rizzotto’nun hikayesi, kulağa gerçek olamayacak kadar sıra dışı gelse de, hepsinin gerçek olduğunu savunuyor. Bu hikayeye inanmak dinleyicinin (veya okuyucunun) takdirine kalmış olsa da, anlatım açık bir şekilde makinelerle olası duygusal bağlarımızı özetliyor. AI teknolojisi geliştikçe, bu bağlar daha da derinleşecek. Umarız, gelecekte karşılaşacağımız yapay zekalar, Magnetron kadar karamsar ve acımasız olmazlar.