Ozon Deliği Üzerine Yeni Gelişmeler
NASA ve ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA), 2024 yılı itibarıyla Antarktika üzerindeki ozon deliğinin boyutunun, on yıllar süren iyileşme sürecinin ardından yedinci en küçük seviyesine ulaştığını bildirdi. Özellikle son beş yıl içinde, ozon deliğinin boyutunda kaydedilen en küçük değerler arasında yer alıyor.
Deliğin aylık ortalama boyutu yaklaşık 20 milyon kilometrekare olarak hesaplanırken, 28 Eylül’de bu boyut 22,4 milyon kilometrekare ile zirve noktasına ulaştı. Karşılaştırmak gerekirse, 2000 yılında en kötü durumda olduğu dönemde deliğin boyutu 50 milyon kilometrekareye kadar çıkmıştı ve bu durum ciddi bir çevresel tehdit oluşturuyordu.
NASA’nın ozon araştırma ekibinin lideri ve Goddard Uzay Uçuş Merkezi‘nde Dünya bilimleri alanında baş bilim insanı olan Paul Newman, yaptığı açıklamada: “2024 Antarktika deliği, 2000’lerin başında görülen ozon deliklerinden daha küçük” ifadesini kullandı. Newman, ayrıca: “Geçtiğimiz yirmi yılda gördüğümüz kademeli iyileşme, ozonu tahrip eden kimyasalları sınırlayan uluslararası çabaların işe yaradığını gösteriyor.” dedi.
Ozon, atmosferimizde üç oksijen atomundan oluşan bir molekül olarak bulunur ve Güneş’ten gelen zararlı ultraviyole (UV) radyasyonunu emerek hayati bir koruma sağlar. Bu nedenle, ozon tabakasının sağlığı insan hayatı için son derece önemlidir. Ancak, Dobson birimi ile ölçülen ozon konsantrasyonu, 1970’lerden itibaren düşmeye başlamış ve bu durumun başlıca nedeni olarak kloroflorokarbonların (CFC’ler) sorumlu olduğu tespit edilmiştir.
1980’lerin ortalarında, Antarktika stratosferinin geniş alanlarında her yıl Ekim ayının başında neredeyse hiç ozon kalmadığı gözlemlenmiştir. Bu yılki ozon konsantrasyonu ise 107 Dobson birimi olarak ölçülmüş; bu, 1979’daki seviyenin yarısından biraz fazlası anlamına geliyor. Bu sonuçlar, ozon tabakasının iyileşme sürecinin umut verici olduğunu göstermektedir. Ancak, ozon tabakasına verilen hasarın tam anlamıyla onarılmasından hala uzak olduğumuz da bir gerçektir.
İyileşme devam etmekle birlikte, yaygın CFC kirlenmesi öncesi seviyelere ulaşabilmemiz için hem çabaların sürdürülmesi hem de daha fazla zamanın geçmesi gerekecek. Uzmanların tahminlerine göre, ozon deliğinin tamamen kapanması için muhtemelen 2066 yılına kadar beklememiz gerekecek. 2040 yılı civarında ise ozon seviyelerinin 1980 öncesi seviyelere dönmesi beklenmektedir.
Günümüzde yaşamakta olduğumuz iklim krizi göz önüne alındığında, ozona zarar veren kimyasalların yasaklanmasını mümkün kılan Montreal Protokolü‘nün önemi bir kez daha vurgulanması gereken bir noktadır. Montreal Protokolü, dünya genelindeki tüm ülkeler tarafından onaylanan birkaç Birleşmiş Milletler antlaşmasından biridir ve insanlığın işbirliği ile neler başarabileceğini göstermektedir.
İlk yorum yapan olun