Pompeii ve Hiroşima: Tarihi Olayların Gölgesi

Pompeii ve Hiroşima: Efsaneler ve Gerçekler

Pek çok kişi, Pompeii’deki taşlaşmış insan vücutlarının gerçekten o dönemde yaşayan bireyler olduğunu ve Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla birlikte aniden kaplanarak taşa dönüştüklerini düşünür. Ancak, bu taş insanlar, M.Ö. 79 yılında gerçekleşen volkanik patlama sırasında şehirde bulunan ve bu olaydan belki de en feci şekilde etkilenen insanların doğru birer temsili olsa da, aslında araştırmacılar tarafından oluşturulan heykellerden başka bir şey değildir. Bu ilginç konu hakkında ayrıntılı bir yazıyı buradaki haberimizde bulabilirsiniz.

Benzer bir durum, ABD’nin 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya atom bombası atmasının ardından da yaşanmıştır. Bu olay sonrası bölgede ortaya çıkan gizemli gölgeler, insanların zihninde karmaşaya yol açabiliyor. Atom Bombası Müzesi’nde sergileri açıklayan gönüllü Yoshinori Obayashi, müzeyi ziyaret edenlerin bazen nükleer patlama sonucunda insanların anında buharlaştığına ve geride sadece gölgelerinin kaldığına inandıklarını aktarıyor. Saldırıyı takip eden aylarda binlerce kişinin kaybolması ve ölü olarak varsayılması dolayısıyla bu tür efsanelerin ortaya çıkması oldukça anlaşılır bir durumdur.

Ancak, Hiroşima’da geriye kalan “gölgeler”, aslında atom patlamasında hayatını kaybeden insanların buharlaşmış kalıntıları değildir. Hiroşima Üniversitesi emekli profesörü Dr. Minako Otani, Japon yayın kuruluşu Peace Seeds ile yaptığı söyleşide “Isı ışınlarının vücuda ne kadar derine ulaştığını bilmiyoruzFakat insan vücudu yansa bile, karbonlaşmış doku veya en azından kemikler kalacaktır.” Kısacası, insanların ve bisikletler gibi diğer nesnelerin gölgeleri, onların buharlaşmış kalıntıları değil, bombanın yaydığı enerjinin etkisiyle oluşan izlerdir.

Atom bombası enerjisi, Hiroşima’da yayılırken yoluna çıkan nesnelerle karşılaştı. Bu nesneler (insan, hayvan ya da cansız) bombanın enerjisini emdi ve patlamanın gücü çevredeki alanı beyazlatarak yoluna devam etti. Ortaya çıkan sonuç, bir gölge gibi görünse de, aslında boyanan kısım gölgeler değil, çevresindeki alanın aydınlatılmasıdır. Bu izlerin korunması için büyük bir çaba sarf edildiği de açıktır.