Stein Canavarı: Gizemli Olay
1978 yılında, Amerika Birleşik Devletleri Donanmasına ait USS Stein isimli bir firkateyn, beklenmedik bir acil durumla karşılaştı. Bu durum, geminin ana üssüne geri dönmesini zorunlu kıldı ve denizaltı tehditlerini tespit etmekten sorumlu radar sistemi aniden devre dışı kaldı. Stein, mühendislerin, geminin gövdesinin ön kısmına bağlı olan 27.215 kilogram ağırlığındaki devasa sonar kubbesinde meydana gelen arızayı inceleyebilmesi için kuru havuza ulaşmak zorunda kaldı.
Ancak mühendisler, sonar kubbesini incelediklerinde hiç beklemedikleri bir keşif yaptılar. O dönemde bir Donanma dergisinde yer alan haberlere göre, kubbenin kauçuk “NOFOUL” kaplaması ciddi bir şekilde parçalanmıştı ve yırtıklar, bu büyük yüzeyin yaklaşık yüzde 8’ini kaplıyordu. Yırtıkların bazıları yaklaşık “dört fit uzunluğa” (yaklaşık bir metre 25 santimetre) ulaşıyor, kaplamanın zarar görmesinin arkasında büyük bir kuvvetin olduğu izlenimini veriyordu.
İlginç bir şekilde, yırtıkların çoğunun altında büyük diş izleri bulunmuştu ve tanıklar, geminin dev bir timsah grubu tarafından sarılmış gibi göründüğünü öne sürdüler. Bu durum, daha sonra “Stein Canavarı” olarak adlandırılan efsanevi bir yaratığın ortaya çıkmasına yol açtı. Donanma biyoloğu F.G. Wood, bu gizemi çözmek için çağrıldı ve NOFOUL kaplamasında bulunan dişlerin ya da pençelerin, büyük yırtıkların potansiyel suçluları olabileceğini belirtti. Bu dişlerin genişliği, yırtıklarla mükemmel bir şekilde örtüşüyordu.
Wood, dişlerin yapısının, büyük bir mürekkep balığına ait olduğunu gösterdiği sonucuna vardı, ancak bu canlının okyanusta henüz keşfedilmemiş bir tür olabileceğini de vurguladı. Tek sorun, bu kadar büyük dişleri olan bir mürekkep balığının yaklaşık 45 metre uzunluğunda olması gerektiğiydi. Bu da onu, Özgürlük Anıtı’nın neredeyse yarısı kadar uzun bir yaratık haline getiriyordu.
Geminin gövdesine takılan “pençelerden” biri, efsanevi bir Kraken tasviri gibi görünmüyordu, ancak muhtemelen etkileyici bir büyüklüğe sahip bir canlıydı. Kaplamaya gömülü pençeler, dev mürekkep balığının genel vücut kütlesi ve dokunaçları kaplayan büyük kancalarla ilişkili gibi görünüyordu. Bu kancalar, avlarını yakalamak için kullanılırken, aynı zamanda avı parçalara ayırma yeteneğine de sahipti. Yani, muhtemelen çok da hoş karşılanacak bir hayvan değildi.
Ne olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, eğer Stein Canavarı gerçekten var olsaydı, muhtemelen bugüne kadar keşfedilen en büyük örneklerden biri olacaktı.