Van Gogh’un Gizli Otoportresi: Keşif ve Sanatın Derinlikleri

Van Gogh’un Gizli Otoportresi: Bir Keşfin Ardındaki Hikaye

Van Gogh'un Gizli Otoportresi: Bir Keşfin Ardındaki Hikaye

Vincent van Gogh‘un İskoçya’daki Ulusal Galerilerde bulunan bir tablosunun rutin kataloglama süreci, beklenmedik bir keşifle sonuçlandı: Tuvalin arkasında gizli bir otoportre (van Gogh’un kendi portresi) bulundu. Bu birbirinden ilginç gelişme, sanatseverler için büyük bir heyecan yarattı.

Kataloglama çalışmaları sırasında, Köylü Kadının Başı isimli eserin röntgen analizine başvuruldu ve bu işlem sırasında gizli portre ortaya çıktı. Sergi açıldığında ziyaretçiler, özel olarak hazırlanmış bir ışık kutusu aracılığıyla bu X-ray görüntüsünü görebilecekler. X-ışını görüntüleme teknikleri, ışınların yüksek frekansıyla tablolara zarar vermeden doğrudan geçiş sağlayarak, değerli eserlerin analiz edilmesine ve onarılmasına olanak tanıyor.

X-ışını görüntülemeleri, sanat eserlerinin üst katmanlarında gizli kalmış unsurları ve sanatçının orijinal vizyonunu değiştirmiş olabileceği detayları açığa çıkarma potansiyeline sahip. Örneğin, Vermeer’in Açık Pencerede Bir Mektup Okuyan Kızı eseri ilk kez 1979 yılında X-ışını analizine tabi tutuldu ve üst boyamanın altında gizlenen bir Aşk Tanrısı görüntüsü keşfedildi. 2020 yılında ise Hollandalı ve Fransız bilim insanlarından oluşan bir ekip, Rembrandt’ın tarihte kaybolduğu düşünülen ünlü impasto tekniğinin gizli tarifini gün ışığına çıkarmak için yüksek enerjili X-ışınları kullandı. Bu tür analizler, zaman içinde pek çok farklı tablo ve sanat eserine uygulandı ve her seferinde yeni bilgiler edinildi.

Elbette, Van Gogh tablosunun X-ışını analizine tabi tutulduğu ilk durum bu değil. 2008’de Avrupalı bilim insanları, Van Gogh’un bir köylü kadınını resmettiği gizli portreyi yeniden oluşturmak amacıyla senkrotron radyasyonu kullanmışlardı. Tuvallerini yeniden kullanmasıyla tanınan sanatçı, 1887 yılında Çimen Parçası adlı eserini yaratırken bu yöntemi tercih etmişti. Senkrotron radyasyonu, tuval üzerindeki atomları uyararak, bu atomların daha sonra bir floresan detektörü tarafından yakalanabilecek X-ışınlarını yaymasına olanak tanır. Her bir öğenin kendine özgü bir X-ışını imzası bulunur, bu sayede bilim insanları her birinin boya katmanlarındaki dağılımını belirleyebilir.

Van Gogh’un tuvalin arka yüzünü boyayarak yeniden kullanması, onun sanat pratiği açısından bilinen bir durumdu. Van Gogh uzmanı Martin Bailey, The Art Newspaper‘da yazdığı bir makalede, “Edinburgh tablosu, Van Gogh’un yeniden kullanılmış tuvale sahip olan tek çift taraflı tablosu değil. 1929 yılında Hollandalı konservatör Jan Cornelius Traas, üç Nuenen tablosundaki karton desteği çıkardı ve arka taraftaki gizli portreleri ortaya çıkardı. Köylü Kadının Başı’nın arkasında da bir şeyler olabileceğinden uzun süredir şüpheleniliyordu.” şeklinde belirtti.

Mayıs 1885’te tamamlanan Köylü Kadının Başı, Van Gogh’un daha mütevazı eserlerinden biri olarak kabul ediliyor ve 1960 yılında Alexander Maitland adında bir Edinburghlü avukat tarafından Ulusal Galerilere bağışlanmıştı. Müze uzmanları, şimdi bunun Van Gogh’un Mayıs 1885’te tamamladığı daha büyük bir eser olan Patates Yiyenler (şu anda Amsterdam’daki Vincent van Gogh Müzesi’nde sergileniyor) ile bağlantılı olduğu düşüncesindeler. Müzenin koruyucuları, küçük tabloyu X-ışını analizine soktuklarında beklenmedik bir görüntüyle karşılaştılar: Van Gogh’a çok benzeyen, boğazına gevşek bir şekilde bağlanmış bir boyun atkısı olan kenarlı şapkalı sakallı bir izleyicinin portresi.

Bu gizli portre muhtemelen 20. yüzyılın başlarında yapıldı ve büyük ihtimalle bir sergi için çerçevelenmeden önce resmi daha güvenli hale getirmek amacıyla yapıştırıcı ve karton katmanlarıyla kaplanmıştı. Şimdi ise, otoportreyi kaplayan yapışkan ve karton katmanlarının, mevcut resme zarar vermeden nasıl çıkarılacağı üzerine çalışmalar devam ediyor. Bir asırdan fazla bir süre sonra bu otoportrelerin ne durumda olduğu ise hâlâ belirsizliğini koruyor…