Yaşlandıkça Kanser Riski Artıyor

Kanser ve Erken Tanının Önemi

Dünya genelinde yaşlanan nüfusla birlikte kanser vakaları her geçen gün artış göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2040 yılına kadar yıllık yeni kanser vakalarının 29,9 milyona ulaşması beklenmektedir. Bunun yanı sıra, bu dönemde 15,3 milyon kişinin kanser nedeniyle hayatını kaybetmesi öngörülmektedir. Ülkemizde de kanser, her 6 ölümden birinin sebebi olarak dikkat çekmektedir.

Türkiye’de Kanser Vakaları ve Risk Faktörleri

Türkiye’de, erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseri, kadınlarda ise meme kanseridir. Kanserin gelişiminde, çevresel faktörler %90 oranında etkilidir; genetik faktörler ise yalnızca %10 oranında rol oynamaktadır. Özellikle sigara, alkol ve obezite gibi risk faktörleri, kanserin ortaya çıkmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, erken tanı, kanserle mücadelede en etkili yöntemlerden biri olarak ön plana çıkmaktadır.

Erken Tanı ve Kanserle Mücadele

Kanser hastalığının belirtilerini dikkate almak ve en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak, hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilir. Erken tanı sayesinde, hastalık sürecinde daha az zorluk yaşanır ve hastalar, sevdikleriyle güzel günler geçirme fırsatı bulurlar. İşte, erken tanı ve tedavi ile hayatlarını değiştiren iki kanser savaşçısının hikayeleri:

Selahattin Demirer: Lösemi ile Mücadele

İzmit’te yaşayan Selahattin Demirer (68), geçmeyen bacak ağrıları ve halsizlik şikayetleri ile aile sağlığı merkezine başvurdu. Yapılan kan tahlili sonrasında hastaneye yönlendirildi. Kovid-19 sürecinde hastaneye girişi geciken Demirer’e, lösemi teşhisi konuldu. Teşhis öncesinde, “Halsizdim, ağrılarım geçmek bilmiyordu. Doktora gidip tahlil yaptırdım, kan değerlerimde anormallik olduğu için hematoloji uzmanına gitmem söylendi” ifadelerini kullandı.

Erken Tedavi ile Başarı

Medicana Zincirlikuyu Hastanesi’nde Hematoloji Uzmanı Dr. Gökhan Özgür, Demirer’in tedavi sürecini şu şekilde aktardı: “İlk kemoterapiyle hastalık kontrol altına alındı, nakil sonrası ise %100’lük bir başarı oranı yakaladık. Bir süre sonra hastamızın ilaçlarını da kestik. Aşıları tamamlandı ve bundan sonra sağlıklı bir şekilde hayatına devam edecek.” Bu durum, erken tanının ne denli kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Günay Doğan: Akciğer Kanserine Karşı Umut Dolu Bir Mücadele

2008’de akciğer kanseri teşhisi konulan Günay Doğan, pes etmeden verdiği zorlu mücadeleyi kazandı. Akciğerlerinden beynine metastaz yapan kanseri yenmeyi başaran Doğan, “İlk başta neden benim başıma geldi diye düşündüm, ancak zamanla etrafımda da birçok kanser hastası olduğunu fark ettim. Bu yüzden hastalığı kabullendim” dedi.

Psikolojik Destek ve Pozitif Bakış Açısı

Doğan, bu süreçte psikolojik olarak zor zamanlar geçirdiğini, depresyona girdiğini ve bu nedenle psikolojik destek aldığını belirtti. “Hayata pozitif bakmak ve aktif kalmak çok önemli” diyerek, kanserle mücadelede ruhsal durumun önemine vurgu yaptı.

Genetik Testlerin Rolü

Doğan’ın tedavi süreci hakkında bilgi veren Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Bilici, “Hastamız, 12 yıl önce bize başvurduğunda daha önce akciğer kanseri nedeniyle ameliyat olmuş ve takip sürecinde metastazlar gelişmişti. Kişiye özgü tedaviler sayesinde genetik testler uyguladık ve ALK mutasyonunu saptadık. Bu sayede hastamıza, kemoterapiye kıyasla en az iki kat daha etkili akıllı ilaç tedavisi başladık” dedi.

Akıllı İlaçlar ve Radyoterapi

Akıllı ilaç tedavisinin, vücudun yanı sıra sinir sistemi üzerinde de olumlu etkiler sağladığını belirten Prof. Dr. Bilici, “Radyoterapiyle birlikte kullanılan bu ilaçla hastalığın ilerlemesi durduruldu. Hastamız 12 yıldır aralıksız şekilde takip ediliyor” ifadelerini kullandı.

Hedefe Yönelik Tedavi Yöntemleri

Radyasyon Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Ünal, beyin metastazı için Cynerknife ile radyoterapi teknolojilerinin kullanıldığını, bu sayede normal dokuların korunarak küratif amaçlı tedavilerin uygulandığını anlattı. Ünal, “Günay hanıma, farklı zaman dilimlerinde toplam sekiz kez radyocerahi uygulandı. Tüm beyne radyoterapi vermek yerine sadece metastazların olduğu alanlara odaklanarak, beyin fonksiyonlarını koruyucu bir tedavi süreci yürütüldü” dedi.

Sonuç Olarak, Erken Tanının Hayat Kurtardığı Gerçeği

Erken tanı ve tedavi, kanserle mücadelede hayati öneme sahiptir. Selahattin Demirer ve Günay Doğan’ın hikayeleri, bu gerçeği net bir şekilde ortaya koymaktadır. Kanser hastalarının, belirtileri dikkate alarak en kısa sürede sağlık kuruluşlarına başvurmaları, hayati bir öncelik olmalıdır. Böylece, sevdiklerimizle daha sağlıklı ve mutlu günler geçirme şansımız artar.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın