Bir insanın ölümünün ardından, geçmişte yaşanan veba kurbanlarının çukura atılması veya düşmanlara fırlatılması gibi acımasız uygulamalar çok geride kaldı. Günümüzde, bedenlerin son yolculukları için aquamation gibi alternatifler mevcut. Bu yöntem, su ve alkalin hidrolizi aracılığıyla geriye sadece iskeleti bırakan bir süreç olarak tanımlanır. Bunun yanı sıra, kriyoniks adı verilen bir alanda da çeşitli dondurma teknikleri ile bedenlerin korunması mümkündür.
Ayrıca, 1994 yılından bu yana başka bir ilginç seçenek daha mevcut: yakılan bedenlerin küllerinin uzaya püskürtülmesi. Uzay cenazesi hizmeti sunan Celestis, müşterilerinin küllerini farklı uçuşlar aracılığıyla uzaya fırlatıyor. Bu küller, Dünya’nın etrafındaki yörüngede kalabilecekleri gibi, derin uzaya veya sonsuza kadar Ay’ın yüzeyine de bırakılabiliyor. Star Trek dizisinde Teğmen Uhura karakterini canlandıran Nichelle Nichols, dizinin yaratıcısı Gene Roddenberry ve astronot L. Gordon Cooper gibi ünlü isimler, uzay cenazesi törenini tercih edenler arasında yer alıyor.
New York Times’ın “uzaya gömülmeyi” tercih eden kişilerle yaptığı bir röportajda, bu farklı cenaze ritüelinin arkasındaki motivasyonlar üzerinde duruldu. Karanlıktan korkma duygusundan, bilinmeyene olan meraka kadar birçok neden öne çıktı. Bu bağlamda, Ay’a DNA’sını göndermeyi planlayan bir fizik profesörü olan Kenneth Ohm’un yanıtı oldukça dikkat çekiciydi. Ohm, ailesine Ay’a baktıklarında onu düşünme fırsatı vermekle birlikte, DNA’sını “pratik” amaçlarla da oraya göndermeyi hedefliyor.
New York Times’a verdiği bir röportajda, bu durumun kısmen gelişmiş insanlar veya uzaylı uygarlıkların 30 – 40.000 yıl sonra onun DNA’sını bulma ihtimali ile ilgili olduğunu ifade etti. Ohm, uzaylıların örneğin galaksiler arası bir hayvanat bahçesine bir Ken Ohm yerleştirebileceğini veya evrene yayılmak üzere Ken klonlarından oluşan bir ordu kurabileceğini öne sürdü. Bu ilginç düşüncelerinin belki de tamamen ciddi olmayan bir hayalin parçası olduğunu belirtmekte fayda var.
