Ay, Dünya’nın etrafındaki yörüngesi ile insanlık tarihi boyunca dikkat çekici bir cisim olmuştur. Birçok uygarlık, takvimlerini bu gök cismi temel alarak oluşturmuş, bazı hayvanlar Güneş’in Ay’dan yansıyan ışığını kullanarak yönlerini bulmuştur. Daha da önemlisi, bazı teorilere göre Ay, gezegenimizdeki yaşam koşullarının oluşmasına yardımcı olmuş ve hatta Dünya’daki yaşamın başlangıcına katkıda bulunmuş olabilir. Gezegenimizin etrafındaki yörüngesi, bugün hayatımıza hakim olan bazı önemli hava sistemlerinde rol oynamaktadır. Ancak, tüm bu süreçler yaşanırken Ay, gezegenimizden yavaş bir şekilde uzaklaşmaktadır.
Ay Çekilmesi Nedir?
Dünya’nın etrafında hassas bir dengede dönen Ay, “Ay çekilmesi” olarak bilinen bir süreçle yavaş yavaş gezegenimizden uzaklaşmaktadır. Bilim insanları, Apollo misyonları sırasında Ay yüzeyine yerleştirilen reflektörler aracılığıyla lazerler ateşleyerek, Ay’ın ne kadar hızlı geri çekildiğini kesin bir doğrulukla ölçmeyi başarmışlardır. Yapılan araştırmalar sonucunda Ay’ın her yıl 3,8 cm hızla Dünya’dan uzaklaştığı doğrulanmıştır. Bu uzaklaşma süreci, günlerimizin de biraz daha uzamasına neden olmaktadır.
Ay ve Dünya Arasındaki Gelgit İlişkisi
Ay’ın Dünya’dan uzaklaşmasına neden olan temel etken, gelgitlerle ilgilidir. Dünya dönerken, Ay’ın yerçekimi okyanusları çekerek yüksek ve alçak gelgitler oluşturur. Bu gelgitler, eliptik bir şekilde hem Ay’ın yerçekimine doğru hem de ondan uzaklaşan bir su “şişkinliği” olarak tanımlanabilir. Ancak, Dünya kendi ekseni etrafında Ay’dan çok daha hızlı döner; bu, okyanus havzalarındaki sürtünmenin suyu kendisiyle birlikte sürüklemesine yol açar. Bu durum, suyun Ay’ı geriye doğru çekmeye çalışan yörüngesinin biraz ilerisinde hareket etmesine neden olur. Bu süreç, gezegenimizin dönme enerjisini yavaşça tüketir, dönüşünü yavaşlatırken Ay enerji kazanır ve daha yüksek bir yörüngeye geçer.
Gün Uzunluğundaki Değişimler
Son analizler, gezegenimizin dönüşündeki bu artan frenlemenin, ortalama bir Dünya gününün uzunluğunun 1600’lerin sonlarından bu yana yüzyılda yaklaşık 1,09 milisaniye arttığı anlamına geldiğini göstermektedir. Diğer tahminler, daha eski gözlemlerden yararlanarak bu sayıyı yüzyılda 1,78 ms olarak belirlemektedir. Bu miktar çok küçük görünse de, gezegenlerin uzun ömrü düşünüldüğünde derin bir değişime işaret etmektedir.
Ay’ın Tarihçesi ve Geleceği
Ay’ın, Güneş Sistemi’nin doğumundan sonraki ilk 50 milyon yıl içinde oluştuğu düşünülmektedir. En yaygın kabul gören teori, embriyonik Dünya ile Theia adı verilen Mars büyüklüğündeki bir nesne arasındaki çarpışmanın, bugün bildiğimiz Ay’ı oluşturan malzeme ve enkaz yığınını meydana getirdiğidir. Ay’ın geçmişte Dünya’ya bugünkünden çok daha yakın olduğu, Dünya üzerindeki kaya şeritlerinde korunan jeolojik verilerle açıkça anlaşılmaktadır. Ay şu anda bizden 384.400 km uzaklıkta bulunmaktadır. Ancak yakın tarihli bir çalışma, yaklaşık 3,2 milyar yıl önce Ay’ın Dünya’dan yalnızca 270.000 km uzaklıkta olduğunu, yani şu anki mesafesinin yaklaşık %70’inde bulunduğunu göstermektedir.
İklim Değişikliği ve Ay’ın Geleceği
Ay’ın bu değişen mesafesi, Dünya’nın çok daha kısa olan gece-gündüz döngüsü (12 saat) nedeniyle sıcaklık farklılıklarının daha az olmasına ve dolayısıyla solunum ve fotosentez oranlarının etkilenmesine yol açmış olabilir. Ancak, Ay çekilmesi hızı tarih boyunca sabit değildi; bazı dönemlerde senede 7 cm’ye kadar artış gösterse de, genel tarihi ile karşılaştırıldığında şu anda daha hızlı bir çekilme dönemindeyiz. Yine de, mevcut yüksek geri çekilme hızında bile Ay’ın Dünya’yı tamamen terk etmesi pek olası değildir. Güneş’in ölümünün yaklaşık 5-10 milyar yıl sonra gerçekleşeceği tahmin edilmektedir ve Ay, bu hızla Dünya’nın yörüngesinden çıkmadan önce bu sona ulaşmayacaktır.
Sonuç
Daha kısa vadede, iklim değişikliğinin neden olduğu erime nedeniyle buzullarda hapsolan su miktarının azalması, günlerin biraz daha uzamasında insanlığın da rol oynamasına neden olabilir. Teorik olarak, NASA’nın Artemis programıyla Ay’a uçacak bir sonraki astronot grubu, ana gezegenlerine 60 yıl önceki Apollo programındaki öncüllerinden daha uzaklardan baktıklarını söyleyebilirler. Geri kalanımız için, hayatımız süresince geçen her günün uzunluğuna eklenen pikosaniyeleri fark edemeyecek kadar kısa bir yaşam sürmekteyiz…