Dünyanın Denizaltı Kablo Ağı ile Deprem İzleme Teknolojisi
Dünyaya interneti yaymak için kullanılan geniş ve kapsamlı denizaltı kablo ağı, aynı zamanda sismik aktiviteyi izleme amacıyla da faydalı olabiliyor. Hatta bu kablolardan biri, daha önce gerçekleşen bir depremi algılayarak bu teknolojinin işlevselliğini kanıtlamış durumda. Okyanusların ve denizlerin devasa boyutlarına rağmen, su altındaki alanların büyük bir kısmı hala aktif olarak izlenemiyor. Bu durumun başlıca nedeni, yalnızca birkaç özel sensörün mevcut olması ve bu sebeple düzenli olarak güncellenen jeofizik verilerde önemli bir eksiklik bulunması. Ancak, yeni geliştirilen teknoloji bu durumu köklü bir şekilde değiştirebilir.
Kısa bir süre önce yayımlanan bir makalede, yeni bir yöntemle denizaltı telekomünikasyon kablolarının bir dizi sensöre dönüşebileceği belirtiliyor. Bu yeniliğin arkasındaki ekip, geliştirdikleri teknolojinin sadece depremleri değil, aynı zamanda dalgalar ve akıntılar gibi diğer okyanus faaliyetlerini de tespit edebileceğini ortaya koymuş durumda. Ekip, “Sunduğumuz teknik, Dünya izleme yeteneklerimizi dönüştürme potansiyeline sahiptir. Deniz tabanı, mevcut denizaltı telekomünikasyon altyapısını değiştirmeden binlerce [bu tür] sensörle donatılabilir.” şeklinde açıklama yapıyor.
Bu cümlelerde ekip, denizaltı kablolarının amplifikatörler ve tekrarlayıcılar gibi bileşenleri nedeniyle oluşan bölümlerini referans alıyor. Günümüzde okyanus tabanına döşenen hemen hemen tüm kablolar, veri iletimlerinin güvenli ve güvenilir bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için bu tür araçlara ihtiyaç duyuyor. Tekrarlayıcılar, bir kablo boyunca genellikle her 45 ila 90 kilometrede bir yer alıyor. Ekip, tüm transatlantik bağlantıya yayılmış tekrarlayıcılar arasındaki belirli mesafeleri kullanarak yeni yöntemlerini geliştiriyor. Bu yöntem, küresel ölçekte uygulanırsa, mevcut altyapıyı kullanarak okyanus tabanında binlerce kalıcı ve gerçek zamanlı çevresel sensör kurulmasını mümkün kılabilir.
Yeni yöntemin en dikkat çekici yönlerinden biri, sualtı altyapısında herhangi bir değişiklik veya ekleme gerektirmemesi. Bu durum, çözümün son derece maliyet etkin, ölçeklenebilir ve hızlı bir şekilde uygulanabilir olmasını sağlıyor. Ekip, ayrıca derin su akıntıları, uzun vadeli deniz tabanı sıcaklık değişimleri gibi diğer doğal olayları izlemek ve anlamak için teknolojilerini genişletebileceklerini de vurguluyor. Fiber optik kabloların yüksek hassasiyeti sayesinde, bu tür uygulamaların mümkün olacağı düşünülüyor.
Bilim insanları, iklim değişikliğini izlemek amacıyla sensör yerleştirmek için gereken yüksek başlangıç yatırımını karşılamakta zorluk çekiyor. Ancak bu yeni teknoloji, olağan maliyetlerin çok altında kalıcı ve doğru iklim modelleri oluşturma sürecine önemli katkılarda bulunabilir.