Geçtiğimiz günlerde Voyager 2’nin anteninin Dünya’ya doğru ilerleyen çizgiden 2 derece uzağa çevrilmesi sonucunda NASA, uzay aracıyla bağlantısını kaybetmişti. Bu olayın üzerinden on iki gün geçti ve şimdi, iletişimi tekrar kurmak için ilk adımlar atılmaya başlandı. Voyager 2, şu anda Dünya’dan neredeyse 20 milyar kilometre veya 18,4 ışık saati uzakta. Bu mesafe, normal koşullar altında bile iletişimi oldukça zor hale getiriyor ve uzay aracındaki cihazların neredeyse 50 yaşında olduğu göz önüne alındığında, durumun ciddiyeti daha da artıyor. Hatta Voyager 2’nin hâlâ araştırmalar yapıyor olması bile neredeyse bir mucize olarak değerlendirilebilir.
Bu zorluklar, uzay aracının iletişimde büyük bir hata payı olmadığı anlamına geliyor. Bu nedenle, 11 Temmuz’da uzay aracına ana anteni Dünya’dan biraz daha uzak bir konuma çevirmesi için bir sinyal gönderildiğinde, iletişim kopmuş oldu. NASA mühendisleri bu tür risklerin farkındaydılar ve bu nedenle Voyager 2, bir sonraki çaba Ekim ayında olmak üzere yılda birkaç kez Dünya’yı bulmaya çalışmak üzere yönlendirilmişti. Ancak, hiç kimse bu kadar uzun süre bekleyerek aracı iki ay boyunca kendi haline bırakmak istemediğinden, NASA’nın Derin Uzay Ağı (DSN) daha erken bir tarihte iletişimi yeniden kurmak için harekete geçiyor.
1 Ağustos’ta Jet Propulsion Laboratuvarı, “Uzay aracının ‘kalp atışını’ duymak gibi” olarak tanımladığı bir şekilde Voyager 2’nin taşıyıcı sinyalini tespit ettiğini duyurdu. JPL, “Sinyal, verilerin alınması için çok zayıf, ancak algılama, uzay aracının hâlâ çalıştığını doğruluyor” açıklamasında bulundu. Şaşırtıcı bir şekilde, onu yönlendirebilecek bir güç bulunmadığından, uzay aracı yıldızlararası uzaya doğru beklenen yolunda ilerlemeye devam ediyor. DSN, Ekim ayını beklemek yerine antenini şimdi yeniden yönlendirmesini söyleyen yeni talimatları Voyager 2’ye göndererek iletişim kurmaya çalışacak.
Voyager 2, dört gezegen sistemini (Dünya’da dâhil) ziyaret eden tek uzay aracı olmasının yanı sıra, astronomi camiasının giderek artan taleplerine rağmen hâlâ Uranüs ve Neptün’e ulaşan tek uzay misyonu olarak dikkati çekiyor. Bu eşsiz görev, uzay araştırmalarının sınırlarını zorlamaya devam ediyor.