Hazar Denizi, dünyadaki en büyük iç su kütlesi olarak bilinmektedir. Ancak, su kütlesinin deniz mi yoksa büyük bir göl mü olduğu konusunda kesin bir görüş birliği yoktur. Bu tanım sorunu, görünüşte önemsiz gibi dursa da, sonuçları açısından önemli jeopolitik etkileri barındırmaktadır. Hazar Denizi, Avrupa ile Asya’nın kesişim noktasında, Azerbaycan, İran, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan gibi birçok devletin arasında yer almaktadır. 1.200 km’yi aşan genişliğiyle, yaklaşık 371.000 kilometrekarelik bir yüzey alanına sahiptir. Bu, neredeyse Japonya’nın yüzey alanıyla eşdeğer bir büyüklük demektir.
Antik Yunan ve Pers kaynaklarına göre, bu su kütlesinin büyüklüğü, onu bir deniz olarak nitelendirmeye yönlendirmiştir. Hazar’ın güney kısmındaki yüksek tuzluluk oranı ve kuzeydeki Volga Nehri’nden gelen tatlı suyun azlığı, bu argümanı destekler. Hazar Denizi, genel olarak yüksek tuzluluğa sahip olsa da, kuzeyde tatlı su etkisi altında daha düşük tuzluluk seviyelerine sahiptir. Su derinliği de oldukça dikkat çekicidir; güneyde 1.000 metreye kadar derinlik varken, kuzeyde bu derinlik 5 ila 6 metreye kadar düşebilmektedir. Bu özellikler, onu bir deniz olarak tanımlamaya yönelik bir çerçeve sunarken, aynı zamanda tartışmalı bir durumu da gözler önüne sermektedir.
Hazar Denizi’nin Eşsiz Özellikleri
Hazar Denizi’nin bazı şaşırtıcı ve benzersiz özellikleri bulunmaktadır. Öncelikle, tamamen karayla çevrili ve diğer denizlerden oldukça uzaktır. Buraya su yoluyla ulaşmanın tek yolu, Rusya’nın içinden geçen Volga Nehri ve onu Karadeniz, Baltık Denizi ve Azak Denizi’ne bağlayan birkaç kanaldır. Yüksek tuz içeriğine rağmen, suyun kaynağı açık denizler değil; Ural ve Kura gibi birçok nehirden gelen tatlı su ile beslenmektedir. Buna rağmen, Hazar Denizi, yaklaşık binde 12 (ppt) civarında bir ortalama tuzluluk seviyesini korumaktadır. Bu, suların tatlı sudan daha tuzlu olduğu, ancak genellikle 35 ppt civarında tuzluluk seviyesine sahip olan tipik bir denizden çok daha az tuzlu olduğu anlamına gelmektedir.
Hazar Denizi’nin kendine özgü özellikleri, onu farklı ekosistemlerin yuvası haline getirmiştir. Bu su kütlesinde, yumurtaları oldukça değerli olan Hazar mersin balığı gibi birçok özel canlı türü yaşamaktadır. Ayrıca, yalnızca bu sularda bulunan ve kulaksız fok ailesinin en küçük üyesi olan sevimli Hazar foku da bu ekosistemin önemli bir parçasıdır. Ancak, Hazar Denizi, kirlilik ve aşırı avlanma gibi ciddi tehditlerle karşı karşıyadır; bu bağlamda, deniz mi yoksa göl mü olduğu sorusu daha da büyük bir önem kazanmaktadır.
Jeopolitik Önemi
Hazar Denizi, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana, içindeki ve çevresindeki petrol ve gaz kaynaklarının keşfi nedeniyle çevre ülkeler için önemli bir jeopolitik konu haline gelmiştir. Her devlet, karasuları ve dışlama bölgelerinin oluşturulması konusunda çeşitli anlaşmazlıklar yaşarken, bu ihtilafların en büyük mağduru çevre olmaktadır. Her ülke, bölgedeki doğal kaynakları kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda kullanmak için önemli yatırımlar yapmıştır. Bu nedenle, farklı eyaletlerden gelen devriye botları, kendi çıkarlarını korumak amacıyla belirlenen sınırlar içinde devriye gezmektedir.
Aynı zamanda, yerel balıkçı toplulukları ve turizm endüstrisi, geçimlerini sağlamak amacıyla sularda ticaret yapmaya ve faaliyet göstermeye devam etmektedir. Hazar Denizi’nin deniz mi yoksa göl mü olduğu konusunda bir uzlaşı sağlanması, bu büyük ve değerli su kütlesinin ülkeler arası özel anlaşmalar yerine uluslararası kabul gören anlaşmalara dahil olmasını mümkün kılacaktır. Hazar Denizi’nin meşru bir deniz olarak tanınması, suların dünya okyanuslarını koruyan uluslararası belgeler kapsamında korunmasına olanak tanıyacaktır.