Marshall Adaları ve Nükleer Miras
Pasifik Okyanusu’nda, Papua Yeni Gine ile Hawaii arasında yer alan Marshall Adaları, Amerika Birleşik Devletleri’nin 1946-1958 yılları arasında gerçekleştirdiği nükleer testlerin ağır sonuçlarını taşıyan bir bölge olarak dikkat çekiyor. Bu nükleer patlamalar, özellikle Bikini ve Enewetak Mercan Adaları’na atılan toplamda 67 nükleer bombanın etkisiyle, günümüzde halen Çernobil‘den daha yüksek radyoaktivite seviyelerine sahip.
Bu testlerden biri, ABD’nin gerçekleştirdiği en büyük nükleer patlama olan Castle Bravo, 1 Mart 1954’te gerçekleşti. Bu patlama, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının neredeyse 1.000 katı bir güçle, Bikini Mercan Adası’nı adeta cehenneme çevirmişti. Patlamaların ardından, 1970’lerin sonlarına gelindiğinde, radyasyonlu toprak ve moloz yığınları, Enewetak Atolü’nün kırk adasından biri olan Runit Adası‘ndaki dev bir çukura taşındı ve burada büyük bir beton kubbenin içine hapsedildi.
Runit Kubbesi, 115 metre çapında ve 45 santimetre kalınlığında bir beton yapıdır. Aşağıdaki uydu görüntülerinde, bu kubbe, Runit Adası’nın yemyeşil tropikal arka planında uzaydan gelmiş gibi göze çarpıyor. Başlangıçta geçici bir çözüm olarak planlanan kubbe, yıllar içinde ayakta kalmayı başardı; ancak zamanla yaşlanma belirtileri göstermeye başladı. 2019 yılında yapılan bir araştırma, kubbenin Pasifik Okyanusu’ndaki artan sıcaklıklar nedeniyle çatlaklarla kaplı hale geldiğini ortaya çıkardı. Yükselen deniz seviyesi, Runit Adası’nın kıyılarına da zarar vererek betonu aşındırıyor ve bu durum, radyoaktif maddelerin çevredeki toprak ve sulara karışmasına yol açıyor.
Bu durum o kadar kritik bir hal aldı ki, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 2019 yılında Pasifik’e radyasyon sızmasının yarattığı endişelerini dile getirdi. Woods Hole Oşinografi Enstitüsü’nde deniz radyoaktivitesi konusunda tanınmış bir uzman olan Ken Buesseler, 2020 yılında yaptığı bir açıklamada, “Plütonyum kubbenin altında kaldığı sürece Pasifik Okyanusu’na yeni ve büyük bir radyasyon kaynağı olmayacak” dedi. Fakat Buesseler, “Ancak pek çok şey, gelecekteki deniz seviyesinin yükselmesine, fırtınalara ve mevsimsel yüksek gelgitlere bağlı olarak kubbenin içindeki ve dışındaki su akışını nasıl etkileyeceğine bağlı.” diyerek durumu daha da ciddi bir boyuta taşıdı.
Marshall Adaları, coğrafi olarak uzak bir yer olmasına rağmen, bölgenin diğer kısımları binlerce insana ev sahipliği yapmaktadır. Atom bombalarının atılmasının, bu insanların hayatları üzerinde korkunç bir etkisi olduğu aşikardır. Örneğin, kanser oranları, muhtemelen radyasyonun etkisiyle, adaların bazı bölgelerinde kayda değer ölçüde artmıştır. Yüksek radyasyon seviyeleri nedeniyle birçok insan, yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. ABD ordusu, 1986 yılında bölgeden çekildiğinde, nükleer test programı nedeniyle yeniden yerleşmesi gereken insanların masraflarını karşılayacağını taahhüt etti.