Dünya’nın Dönüş Hızı: Günlerin Uzaması ve Bilimsel Açıklamalar

Dünya’nın Dönüş Hızı ve Günlerin Uzaması

Dünya’nın dönüş hızının sabit olmadığını daha önce belirtmiştik. Bu hız, Ay’ın ve gezegenin kütle dağılımından etkilenmektedir. Bu durum, günlerin 24 saatten birkaç mikrosaniye daha uzun veya kısa olabileceği anlamına geliyor. Kısa bir süre önce, gelmiş geçmiş en kısa günün yaşanması bunun bir kanıtıydı.

Ancak ilginç bir şekilde, günlerimizin uzamaya başladığına dair haberler gelmekte ve bunun nedenleri hala net bir şekilde bilinmemektedir. Günlerimizin uzaması, atomik saatler ve pulsarlar sayesinde gün uzunluğunu kesin bir şekilde ölçebilme yeteneğimizin geliştiği dönemden bu yana, 29 Haziran’daki en kısa gün ile çelişen bir durum oluşturuyor. 2020 yılına kadar günlerimizin ortalama olarak kısaldığı gözlemlenmişken, sonrasında günlerimizin uzamaya başladığı bir döneme girdik.

Bu durum, günlerin uzunluğunu tam olarak ölçebildiğimiz son 50 yıl içindeki en hızlı değişim olma özelliği taşıyor ve bu da gezegen bilimcileri için oldukça şaşırtıcı bir gelişme. Günlerin uzunluğunu etkileyen bazı güçler ise oldukça iyi bir şekilde anlaşılabiliyor. Dünya ile Ay arasındaki etkileşim, gelgitlerin arkasındaki itici güç olarak, sistemin enerjisini yavaş bir şekilde azaltarak Dünya’nın dönüş hızının yavaşlamasına neden oluyor. Dinozorların yaşadığı dönemlerde, Dünya’nın günleri yaklaşık yarım saat daha kısa idi ve uzun vadede bu yönelimin devam edeceği öngörülüyor. Çok uzun yıllar sonra, Dünya’nın günlerinin Mars’ın 24 saat 37 dakika ve 22 saniyelik günlerinden daha uzun olması bekleniyor.

Daha kısa dönemli etkenler de günlerin uzunluğunu etkileyebilir. Tazmanya Üniversitesi’nden Profesör Matt King ve Dr. Christopher Watson, The Conversation’da yaptıkları açıklamalarda, Dünya’nın dönüş hızını artıran bir mekanizma olarak, buz patencisinin kollarını kendine doğru çektiğinde hızlanmasıyla benzerlik kuruyorlar. Bu durumu dönen bir sandalye ve birkaç ek ağırlık ile de deneyimleyebilirsiniz. Son Buz Devri’nin sona ermesinden bu yana, kutuplardaki buz kütlelerinin erimesi, kutuplardaki basıncı azaltarak Dünya’nın kabuğunun ekvatordan kutuplara doğru yayılmasına neden oldu. Bu durum, Ay’ın yarattığı yavaşlama etkisini dengeleyen bir güç oluşturarak gezegenin dönüş hızını artırıyor.

1972 ile 2020 yılları arasında ortalama gün kaybı yaklaşık 3 milisaniye olarak hesaplanmıştır. Gezegensel kütlenin dağılımı, depremler gibi olaylarla çok daha hızlı ve değişken bir şekilde gerçekleşerek, ekvatora veya kutuplara yakınlık durumuna göre yavaşlatıcı veya hızlandırıcı bir etki yaratabiliyor. Hava durumu bile dönüş hızını etkileyebilmekte. Örneğin, King ve Watson’ın belirttiğine göre, ekvatora yakın bölgelerde meydana gelen büyük fırtınalar, yağmur bırakırken dönüş hızını yavaşlatırken, kutuplara yakın bölgelerde yağan kar ise hızlandırıcı bir etki yaratıyor. Ancak bu etkiler, suyun denize geri dönmesine kadar geçerli olmaktadır.

Bununla birlikte, bu etkilere sahip bildiğimiz tüm olaylar bir arada incelendiğinde, en son gözlemleri açıklamak için yeterli olmuyor. Yani, henüz ne olduğunu bilmediğimiz başka bir olay daha yaşanmakta ve bilim insanları bu gizemi çözmeye çalışmaktadırlar…