V-1302 John Mahn: Savaşın Ardındaki Tehlikeli Enkaz

V-1302 John Mahn’ın Hikayesi

II. Dünya Savaşı sırasında, zehir dolu yüküyle Kuzey Denizi’nin Belçika kıyılarında batan V-1302 John Mahn adlı geminin enkazı, deniz altındaki karanlık geçmişini saklamaya devam ediyor. İlk olarak bir Alman balıkçı teknesi olarak inşa edilen bu gemi, savaşın patlak vermesiyle birlikte devriye botu olarak yeniden yapılandırıldı. 1942 yılında, İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından düzenlenen bir saldırıda ağır hasar alarak battı.

V-1302, sadece Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında batan gemilerden biri değil, aynı zamanda denizin derinliklerinde yatan birçok enkazın bir parçası. Bu enkazların toplamda yaklaşık 20,4 milyon ton petrol ürünü içerdiği düşünülüyor, bu da çevre için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu devasa miktardaki kirletici madde, deniz ekosistemine sızarak çevresel sorunlara neden olmaktadır.

Bilim insanları, V-1302’den ve çevresindeki deniz tabanından tortu örnekleri alarak bu kirleticilerin çevre üzerindeki etkilerini incelemeye başladılar. Yapılan analizler, gemi enkazının nikel ve bakır gibi ağır metallerin yanı sıra, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH’lar) gibi kimyasallar, arsenik ve patlayıcı bileşikler gibi çeşitli toksik maddelerin sızıntı yaptığını ortaya koydu. Bu durum, deniz yaşamı için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Yapılan mikrobiyal analizler, sızıntı yapan enkazın yalnızca çevresindeki kirleticileri değiştirmekle kalmadığını, aynı zamanda deniz tabanının mikrobiyomunu da etkilediğini gösterdi. Özellikle, polisiklik aromatik hidrokarbonları seven bazı mikroplar, Rhodobacteraceae, Rhodobacteraceae ve Chromatiaceae gibi türler, bu kirli alanlarda yüksek konsantrasyonlarda bulunarak ekosistemi etkiliyorlar.

Ayrıca, Desulfobulbia gibi sülfat indirgeyen bakterilerin varlığı, gemi enkazının çevresinde korozyona yol açarak durumu daha da kötüleştiriyor. Araştırmacılar, “Batıklar, yapay resifler olarak işlev görebilir ve muazzam bir tarih anlatma potansiyeline sahip olabilir. Ancak, bu nesnelerin doğal çevreye kasıtsız olarak sokulabilecek tehlikeli unsurlar olabileceğini asla unutmamalıyız” şeklinde uyarıyorlar.

Günümüzde, bu tür batıkların keşfi sonrasında, çevresel etkilerini azaltmak amacıyla denizden çıkarma çalışmaları hız kazandı. Böylece, hem deniz ekosisteminin korunması hem de insan sağlığı açısından önemli adımlar atılmış oluyor.