Zamanda Donmuş Bir Habitat: Cueva del Arco
Bilim insanlarının binlerce yıldır “zamanda donmuş” bir habitatı keşfetme fırsatına sahip olmaları oldukça nadirdir. Ancak araştırmacılar, 2015 yılında güneydoğu İspanya’nın kayalıkları içerisinde saklanan mağaramsı bir alanın varlığından şüphelenmeye başladıklarında, beklediklerinden çok daha fazlasını buldular. Mağaranın boyutlarının tam olarak belirlenmesi uzun yıllar alacaktı, fakat araştırmacıların bu antik mekanda yaptıkları dikkatli keşifler, bir zamanlar mağaranın tavanından sarkan sarkıtların arasında pençe izleri hala görülebilen, soyu tükenmiş ayılara ev sahipliği yaptığı gerçeğini ortaya çıkardı.
İspanya’nın Cieza kentindeki Cañón de Almadenes içinde yer alan Cueva del Arco üzerine gerçekleştirilen keşif çalışmaları, Murcia Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi tarafından yönetilmektedir. Ekip içerisinde, mağarayı ilk görenlerden biri olan Profesör Ignacio Martín Lerma da bulunmaktadır. Başlangıçta mütevazı bir açıklık olarak düşünülen girişin, aslında mağara tabanından 20 metre yüksekliğe kadar uzanan devasa bir alan olduğu keşfedildi. Ekip, bu keşif hakkında şu ifadeleri kullandı: Kendimizi birinci sınıf bir keşifle karşı karşıya bulduk. Odalar devasa boyutlardaydı, bazıları 20 metre yüksekliği buluyordu ve bu da onları bölgedeki en yüksek odalar haline getiriyordu. Sarkıtlar da aynı şekilde eşsizdi; bazıları 3 metre uzunluğunda ve 1 santimetre genişliğindeydi. Bu, mağaranın binlerce yıl boyunca izole bir ortamda kalmasının bir sonucu olarak neredeyse eşsiz bir stabilite koşullarında büyümeleri anlamına geliyor.
Bu muazzam alandan elde edilen en dikkat çekici bulgulardan biri, duvarlarda mağara ayısının pençe izlerinin bulunmasıydı. Mağara ayıları (Ursus spelaeus), yaklaşık 24.000 yıl önce neslinin tükendiği ve yaklaşık yarım ton ağırlığında, 3 metre uzunluğa kadar ulaşabilen muazzam canlılardı. Antik mağaranın duvarlarındaki bu izler, bu ayıların İber Yarımadası’nın tahmin edilenden daha güneyinde yaşadıklarını göstermektedir. Çoğu fosil, bu türün mağaralarda bulunmasına rağmen, bu ayılar aslında böyle bir yaşam tarzına sahip değildi. Bunun nedeni, kış uykusu sırasında ölmeleri için büyük sinüsler geliştirmiş olmalarıdır. Ancak, dişlerinin konumu et yemelerini neredeyse imkansız hale getirdiğinden, bitki temelli devlerin de aynı büyük sinüsler nedeniyle neslinin tükenmiş olması mümkündür.
Dünya’nın donması ve bitki örtüsünün yok olmasıyla birlikte, mağara ayıları, günümüzde hayatta kalan etobur kuzenleri Ursus arctos’a kıyasla soğuğa daha az uyum sağlayabilmiş olabilir. Mağarada ortaya çıkarılan bu keşifler, araştırmacıların beklentilerinin çok ötesine geçse de, hala keşfedilmemiş kısımlar, bu büyüleyici mağara için heyecanı artırmaktadır. Ekip, ellerinde böylesine nadir ve el değmemiş bir doğal hazine varken, son derece dikkatli bir şekilde ilerlemeleri gerektiğinin bilincindedir.