Bir depremin ardından, mühendisler ve diğer uzmanların binaların hasar durumunu ve yapısal bütünlüğünü doğru bir şekilde değerlendirmesi son derece kritik bir öneme sahiptir. Bu süreç, depremin şiddetine bağlı olarak birkaç günden başlayarak çok daha uzun süreler alabilir. Deprem sonrası güvenlik değerlendirmeleri nedeniyle yerinden edilen bina sakinleri için bu durum oldukça can sıkıcı bir hale gelebilir. Peki, bu süreci daha kolay atlatmamızı sağlayacak yöntemler var mı? Cevap, en basit şekliyle, evettir. Ancak, deprem sonrası hasar tespitini daha hızlı ve daha etkili hale getiren yeni teknolojiler nelerdir? İşte bu sorunun yanıtı…
Pasadena merkezli Kinemetrics, deprem ve bina izleme teknolojilerinde uzmanlaşmış bir şirkettir. Bu firma, sismik verileri toplayan ve ileten, bir depremin şiddetini, süresini ve daha fazlasını ölçen, binaların her yerine kurulan sensör tabanlı sistemler sunmaktadır.
Sensörler Hasar Tespitinde Nasıl Çalışır?
Mühendisler, sensörlerden gelen verileri yapay zeka destekli özel bir yazılımla işleyerek, bir binanın sismik bir olaydan sonra hasar görme olasılığı hakkında daha net bir değerlendirme yapabilmektedir. Bu sistemlerin, zemine ve tavana monte edilen sensörler kullanarak ölçtüğü önemli veri noktalarından biri, katlar arası kaymadır. Yani, bir binanın bir katının diğerine göre nasıl hareket ettiğidir. Katlar arası kayma ne kadar fazlaysa, bir binanın hasar görme olasılığı da o kadar yüksek kabul edilir.
Büyük bir deprem sonrası, bir yapıdaki hasar açıkça görülebilir. Ancak, özellikle küçük depremler ve sarsıntılar sonrasında (veya depremin etkilediği alanın dış sınırlarında) tam hasarı belirlemek oldukça zor olabilmektedir. Kinemetrics’in OasisPlus’ı gibi sistemler sayesinde mühendisler, uzun süreli denetimlere güvenmek yerine, bir binanın hasar görme olasılığı en yüksek olan bölgelerine odaklanabilir. OasisPlus ve benzeri sistemler, bina sahiplerine özel raporlar sunarak, bir yapının gerçek hasar durumu ve hasarın muhtemel yerleri hakkında bilgi sağlayabilir.
Kinemetrics proje mühendisi Derek Skolnik, Construction Dive ile yaptığı bir röportajda, “Saha ekiplerini sarsıntı seviyesine uygun şekilde yanıt vermeleri ve hangi hasarın gerçek olduğunu görmeleri için yetkilendiriyoruz.” ifadelerini kullanmıştır. Bu sistemler, şu ana kadar ABD’deki üç hastanede başarıyla uygulanmıştır.
Hasar Tespitinde Sensör Sistemlerinin Avantajları
Mexico City merkezli Grillo da, deprem algılama ve akıllı bina izleme üzerine odaklanan bir başka öncü şirkettir. Grillo, yaklaşan sismik aktiviteyi algıladığında gerçek zamanlı uyarılar gönderen, hatta uyarılarını otomatik olarak sosyal medyada paylaşan Pulse adlı bir erken deprem uyarı sistemi geliştirmiştir. Şirket, dört yıllık varlığı süresince sensörlerini Meksika ve Şili’deki birçok binaya yerleştirmiştir.
Bu tür bir algılama ve önceden uyarı sistemlerinin hayata geçirilmesinde birkaç faktör etkili olmuştur. Öncelikle, bulut bilişimin yaygınlaşması ve akıllı sistemlerin artışı, insan müdahalesinden daha hızlı veri toplama ve işleme imkanı sunmaktadır. Ayrıca, sensör fiyatlarının düşmesi, gelişmekte olan ülkelerde bile kamu veya özel sektör bina sahiplerinin sensörleri yerleştirmesini kolaylaştırmaktadır.
Pasadena’daki California Institute of Technology’de inşaat mühendisi ve jeofizikçi olan Thomas Heaton, Science Magazine’e verdiği bir röportajda, bir deprem sonrası yapıların sağlığını tespit etme yeteneğinin “uzun süredir mühendislik camiasının bir hayali” olduğunu belirtmiştir. Yapısal sağlık izleme adı verilen bu alan, “bir binanın kan basıncını ölçmek” gibi bir süreçtir. Bir yapı, depremden hiç etkilenmemiş gibi görünebilir. Ancak bariz bir hasar belirtisi göstermeyen bir bina bile güvenli olmayabilir. Yapısal hasarı otomatik olarak değerlendirmek, mühendislerin binaları daha verimli incelemelerine ve bir depremin ardından görünmeyen hasarları daha kolay tespit etmelerine olanak tanır.
Bina sahipleri ve mühendisler ne kadar çok bilgiye sahip olursa, binaları ve sakinleri o kadar hızlı bir şekilde uyarabilirler.