Almanya’nın Veba Adası: Riems
Almanya’nın kıyılarının hemen dışında, insanlığın en küçük ama en zorlu düşmanlarından bazılarına ev sahipliği yapan eşsiz bir ada bulunmaktadır. Bu düşmanlar arasında en tehlikeli bulaşıcı hastalıklara neden olan Ebola, Nipah, grip, Yersinia pestis, kuduz ve Rift Vadisi humması patojenleri yer almaktadır. Belli nedenlerden dolayı bu ada, halk arasında “veba adası” (Plague Island) olarak adlandırılmaktadır. Ancak resmi olarak, Almanya’nın kuzey ucundaki Greifswald şehri yakınlarındaki Riems Adası hakkında konuşuyoruz.
Riems Adası’nda bulunan enstitü, Friedrich Loeffler Enstitüsü (FLI) olarak bilinmektedir. Bu enstitü, bilim dünyası tarafından bilinen en tehlikeli patojenlerden bazıları üzerinde araştırmalar yapma yetkisine sahip olan 59 biyogüvenlik seviye-4 (BSL-4) laboratuvarından biridir. FLI, büyük ölçekli hayvan çalışmaları yapabilen birkaç BSL-4 laboratuvarından biri olması ve potansiyel olarak türden türe sıçrayabilen zoonotik hastalıklarla uğraşırken riskli çalışmalar gerçekleştirmesi nedeniyle özellikle dikkat çekmektedir.
Bu laboratuvar, burada hayvanlara virüs bulaştırarak hastalıkların nasıl kök saldığını, yayıldığını ve en önemlisi nasıl önlenebileceğini daha iyi anlamak üzere çalışmalar yapmaktadır. Dünyada bu tür hayvan araştırmalarının yapılabildiği diğer iki tesis Winnipeg, Kanada ve Geelong, Avustralya’da bulunmaktadır.
Sıkı Güvenlik Önlemleri
Adada sıkı bir güvenlik uygulaması bulunmaktadır. Bütün ada şu anda halka kapalıdır ve sadece bir köprü ile erişilebilmektedir. Adanın bazı kısımları düşük riskli alanlar olarak tasarlanmış olup, araştırmacılar için tipik bilimsel araştırma tesisleri ve hatta konaklama alanları içermektedir. Ancak, bazı yüksek riskli alanlar oldukça sıkı kontrol altında tutulmaktadır.
Araştırmacılar, yüksek güvenlikli binalara girdikten sonra, bir hortum aracılığıyla filtrelenmiş hava ile sağlanan tam koruyucu bir HAZMAT giysisi giymektedir. Bu giysi bir balon gibi şişirilmektedir ve bu sayede yırtılma durumunda patojenlerin giysiye girme ihtimali oldukça düşürülmektedir. Binalar dış dünyadan tamamen yalıtılmış durumda olup, çok sayıda hava kilidine sahiptir ve havanın dışarı değil içeriye akmasını sağlamak amacıyla negatif basınç altında tutulmaktadır. Binadan çıkan herhangi bir hava veya su, yoğun filtrasyon ve sterilizasyona tabi tutulmaktadır.
Tarihçe ve Araştırmalar
Reims Adası’ndaki bu laboratuvar kompleksi, oldukça benzersiz ve riskli hayvan araştırmalarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra, türünün en eski viroloji araştırma tesislerinden biri olma özelliğini taşımaktadır. Enstitü, 1910 yılında Friedrich Loeffler tarafından, sığırları, koyun, keçi ve domuz gibi çiftlik hayvanlarını etkileyen bulaşıcı bir viral hastalık olan şap hastalığını incelemek amacıyla kurulmuştur. 20. yüzyılda şap araştırmalarının öncülerinden biri haline gelmiş, ancak o zamandan beri hem hayvanları hem de insanları etkileyen ayak ve ağız hastalığı, Afrika Domuz Ateşi, Ebola, Nipah, Rift Vadisi humması, sığır süngerimsi ensefalopati, mavi dil, kuduz, Q ateşi, grip, Yersinia pestis ve elbette COVID-19’dan sorumlu virüs SARS-CoV-2 gibi bir dizi ölümcül hastalığı incelemek üzere portföyünü genişletmiştir. Bu yüksek profilli patojenlerin yanı sıra balıklar, yumuşakçalar, kabuklular ve arılara özgü daha az bilinen bulaşıcı hastalıklar da araştırılmaktadır.
Zoonotik Virüslerle Mücadele
Zoonotik virüsleri anlamak tehlikeli görünse de, COVID-19 salgını, bulaşıcı virüslerin oluşturduğu risklerin ve hastalıkların hayvanlardan insanlara nasıl sıçradığını anlama ihtiyacının önemini bir kez daha hatırlatmıştır. COVID-19 salgını ışığında, FLI Başkanı Profesör Thomas C Mettenleiter, patojenlerin hayvanlardan insanlara geçişi ve küresel sağlığa yönelik gelecekteki tehditlerin erken tanınması ile yayılmasını etkileyen faktörler hakkındaki anlayışımızı artırmak amacıyla bir uzman paneli yönetmiştir. Bu çalışmalar, potansiyel salgın risklerini azaltmayı hedeflemektedir.
Riems Adası hakkında Deutche Welle’nin hazırladığı belgeseli hemen aşağıdan izleyebilirsiniz…