Mona Lisa’nın Sırları: Da Vinci’nin Yenilikçi Teknikleri

Mona Lisa’nın Sırları: Da Vinci’nin Yenilikçi Tekniği

Bu yılın başlarında bir İtalyan araştırmacı, İtalya’nın Arezzo iline bağlı Laterina belediyesindeki Romito Etrüsk-Roma köprüsünü işaret ederek Mona Lisa’nın nerede çizildiğini tespit ettiğini iddia etmişti. Şimdi ise uluslararası bir araştırmacı grubu, da Vinci’nin bu ünlü eseri nasıl yarattığına dair daha kapsamlı bilgiler elde ederek zamanının çok ötesinde bir teknik kullandığını ortaya çıkardı.

Fransa ve İngiltere’den bilim insanlarından oluşan bu ekip, da Vinci’nin eserlerinden örnekler inceledi. Özellikle Mona Lisa‘nın gizli bir köşesinden alınan küçük bir parça ve Son Akşam Yemeği‘nden elde edilen 17 mikro örnek üzerinde yoğunlaştılar. 1500’lerin başlarında, pek çok ressam gibi da Vinci de tuval olarak kalın bir boya tabakasına sahip ahşap paneller kullanıyordu. Bu panellerin çoğu, yağlı boyaların yüzeye yapışmasını artırmak amacıyla beyaz pigmentler, tebeşir ve hayvanlardan elde edilen tutkaldan yapılmış astar olarak gesso ile kaplanmıştı.

Ancak, örnekleri analiz eden ekip, da Vinci’nin İtalyan Rönesans resimlerinde yaygın olarak görülen tekniklerin dışına çıkarak farklı bir yöntem benimsediğini tespit etti. X-ışını kırınımı ve kızılötesi spektroskopisi kullanarak parçaları incelediklerinde, yağ ve kurşun arasındaki bir reaksiyonda oluşan bir bileşik olan plumbonakrit buldular. Bu bulgu, ekibe da Vinci’nin kurşun beyazı pigmenti kullandığını ve yağlı boyalarına kurşun oksit eklediğini düşündürdü. Bu teknik, 1600’lerde Rembrandt tarafından kullanılana kadar bilinmiyordu.

Kurşuna maruz kalmanın sağlık üzerindeki olumsuz etkileri ve IQ üzerindeki potansiyel zararları göz önüne alındığında, boyalara kurşun eklenmesi modern standartlara göre önerilmemektedir. Ancak bu teknik, boyanın daha hızlı bir şekilde kurumasına yardımcı oluyordu. Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nden Profesör Gilles Wallez, CNN’e yaptığı açıklamada, “Leonardo’dan gelen her şey son derece ilginç, çünkü o sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bir kimyager ve fizikçiydi. Farklı fikirleri vardı ve bir deneyci olarak zamanının bilgisini geliştirmeye çalışıyordu. Onun süreçleri hakkında her yeni keşif, aslında onun zamanının çok ötesinde olduğunu gözler önüne seriyor” şeklinde belirtti.