Şansın Gizemi: Bilim, Batıl İnançlar ve Psikolojik Rolü

Şansın Gizemi: Bilim ve Batıl İnançlar

Şans, tarih boyunca insanları etkileyen ve düşündüren bir kavram olmuştur. Genellikle olasılıklara, kadere veya hatta doğaüstü güçlere atfedilen şans, aslında sadece basit rastlantılardan mı ibarettir? Yoksa daha derin ve mantıklı bir açıklamaya mı ihtiyaç duyar? “Şans”, bilimsel bir bakış açısıyla açıklanabilir mi?

İnsanlar, iyi şanslarını artırmak ve kötü şanstan kaçınmak için çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bu bağlamda, uğurlu tılsımlar veya muskalar taşımak, kopmuş kirpikle dilek dilemek, ya da doğum günü pastasındaki mumları üflemek gibi gelenekler yaygındır. Kötü şansın getirdiği belalardan korunmak içinse tahtaya vurmak veya omuzdan tuz atmak gibi ritüeller de mevcuttur. Hatta bazı insanlar, merdiven altından geçmek veya 13 rakamıyla ilgili şeylerden kaçınmak gibi “kötü şans getiren” durumları da göz ardı etmezler. Belki de sizin de hayatınıza olumlu ya da olumsuz etkileri olduğuna inandığınız özel bir ritüeliniz vardır. Eğer öyleyse, yalnız değilsiniz; zira araştırmalar, bu tür batıl inançların psikolojik bir işlevi olabileceğini öne sürmektedir.

Batıl İnançların Psikolojik Rolü

Batıl inançlar üzerine yapılan araştırmalar, bu inançların çoğunlukla alakasız olayların ve eylemlerin bir şekilde bağlantılı olduğu varsayımına dayandığını gösteriyor. Ancak bu inançlar, çoğu zaman hedefe ulaşmayı kolaylaştırmak için de kullanılmaktadır. Örneğin, bir kişi iyi bir sonuç aldığı bir yarışmanın ardından her seferinde aynı giysiyi giymeye başlayabilir. Bu durum, onun kaderini kontrol etme ve galibiyet serisini sürdürme çabası olabilir.

Ancak bu tür batıl inançların gerçekten bir faydası olup olmadığı hala tartışmalıdır. 2010 yılında yapılan bir araştırmada, öğrencilerin golf oyunu üzerindeki performansları incelendi. Katılımcıların yarısına topun “şanslı” olduğu söylendi. Şanslı topa sahip olduklarını düşünenler, normal topa sahip olanlara göre daha başarılıydı. Bu çalışma, medyada büyük ilgi gördü; ama sonuçları tekrarlama çabaları başarısız oldu. Bunun yanı sıra, batıl inançların güveni artırabileceği ve dolayısıyla performansı olumlu etkileyebileceği de ortaya konmuştur.

İlginç bir diğer nokta ise, batıl inanç taşıyan tek türün insanlar olmadığıdır. Bazı bilim insanları, bu tür davranışların evrimsel bir rolü olabileceğine inanıyor. Hatta batıl inançlar sergileyen diğer hayvanlar, bu inançların aksini kanıtlayan delillere rağmen bu davranışlarını sürdürmektedirler. Araştırmalar, bu davranışların bir tür plasebo etkisi yaratabileceğini veya sosyal bağları güçlendirebileceğini öne sürüyor. Alternatif bir görüş ise, bu tür davranışların geçmişte adaptasyona katkıda bulunmuş olabileceği, fakat günümüzde geçerliliğini yitirmiş olabileceğidir.

Şans ve Olasılık

Şans ve Olasılık

Bu noktada, “şans” kelimesinin birçok anlam taşıdığını belirtmek önemlidir. Bazı insanlar “şans” ile “şans eseri” arasında belirgin bir fark olduğunu düşünmektedir. İlk kavram, kişinin kontrolü dışında gerçekleşen, ister hoş olsun ister olmasın, kendiliğinden oluşan durumları ifade ederken; ikincisi, en azından belli bir ölçüde etkilenebilir. Son on yılda, farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar şans eseri olgularını (tesadüfen faydalı bir şeyle karşılaşma durumu) ve bu olguların nasıl artırılabileceğini incelemeye başladılar. Bir çalışmada, yaratıcı profesyonellere şans eseri karşılaşma olasılıklarını nasıl artırabilecekleri soruldu. Sonuçlar, katılımcıların rutinlerini değiştirdiklerini, farklı ortamlarda çalıştıklarını ve gözlemci olduklarını gösterdi. Ancak şans eseri bir karşılaşmanın gerçekten tesadüfi olabilmesi için, anlamlı kılacak bir içgörü anının da var olması gerekmektedir.

Bilim tarihi, büyük ölçüde tesadüfi keşiflerin eşlik ettiği olaylarla doludur. Bu durum, yaratıcılığın teşvik edilmesi açısından da son derece önemlidir. Günümüzde bilgi bilimcileri, yalnızca potansiyel rastlantıları kolaylaştırmak için değil, aynı zamanda bireylerin bu tür rastlantılarla daha sık karşılaşabilmeleri için dijital araçlar geliştirmeye başlamıştır.

Şanslı Olmanın Sırları

Şans konusuna dönecek olursak, bazı insanların doğuştan diğerlerinden daha “şanslı” olduklarını düşünebilirsiniz. Ancak bu durum, onların yaşamlarının belirli bir yönünden ziyade, düşünce ve tutumlarının bir sonucudur. Hertfordshire Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü Richard Wiseman, şanslı insanların servetlerini artıran dört ilkeye sahip olduğunu vurgulamaktadır.

  • Fırsatlara Açıklık: Wiseman, şanslı insanların “şans fırsatları yaratma, fark etme ve bunlara göre hareket etme becerisine sahip” olduğunu belirtmektedir. Bu durum, bir ilişki ağı oluşturarak, hayata karşı rahat bir tutum benimseyerek ve yeni deneyimlere açık olarak gerçekleşir.
  • Geleceğe Dair İyimserlik: Şanslı insanlar, geleceğe dair olumlu beklentilere sahiptirler. Wiseman’a göre, bu beklentiler, kendi kendini gerçekleştiren kehanetler haline gelir; bu da onların başarısızlık karşısında ısrar etmelerine ve başkalarıyla olumlu etkileşimler kurmalarına yardımcı olur.
  • Kötü Şansı İyi Sonuçlara Dönüştürme: Şanslı insanlar, kendiliğinden işlerin daha kötü olabileceğini hayal ederek ve ardından durumu kontrol altına alarak kötü şansı iyi bir sonuca dönüştürebilirler.

Ne yazık ki, şans üzerine yapılan araştırmalar genellikle şansın etkileyebileceği bir olgu üzerine yoğunlaşmaktadır. Ancak “şans” kavramı, olasılıklar veya psikolojik etkenlerden farklıdır. Şans, onu nasıl algıladığımız, kimin sahip olduğu ve rastgele olayların yaşamlarımız üzerindeki etkisine inandığımız ile doğrudan ilişkilidir. Son yıllarda yayımlanan birçok popüler kitap, “şansın”, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve diğer Batı ülkelerinde artan eşitsizliği göz ardı etmek için sıkça dile getirilen katı meritokratik argümanlara karşı önemli bir faktör olduğunu vurgulamaktadır.

“Şansın” nasıl kendini yarattığına dair fikirlere güvenmek yerine, toplumun en başarılı bireylerinin başarılarının altında yatan faktörleri sorgulamak daha anlamlı olabilir. Başarıları için belirttikleri açıklamalardan ziyade, nasıl şansa (doğum koşulları, ebeveyn geliri, demografik faktörler vb.) daha fazla şey borçlu olabilecekleri üzerine düşünmek gerekir.

Sonuç olarak, şans son derece “gerçektir” ve insanların yaşamları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Örneğin, yapılan araştırmalar, dünya genelindeki gelir farklılıklarının, yaşanılan yerin değişimleri ve o ülkedeki gelir dağılımı ile açıklanabileceğini göstermektedir. CEO olma şansınız, isminizden ve doğduğunuz aydan etkilenebilir. Araştırmalara göre, soyadı alfabede daha önce yer alan kadınların akademik kadrolara gelme olasılıkları daha yüksekken, kulağa daha erkeksi gelen isimlere sahip kadınların hukuki rollerle başarılı olma ihtimalleri daha fazladır.

Meritokratik Stratejilerin Sınırları

Meritokratik stratejiler, ödüllerin ve onurların en çok hak edenlere verildiği fikrine dayanır. Ancak yukarıda bahsedilen örnekler, bu görüşü zayıflatmaktadır. Meritokrasiler, gerçekte layık olanı destekleyen bir stratejiye dayanmak yerine, şansın önemli rolünü gözden kaçırarak adaletsizliği artırma eğilimindedir. Sonuç olarak, zaten iyi ödüllendirilmiş olanları sürekli ödüllendirmeye devam eder.

Başka bir deyişle, bir aynayı kırmaktan ya da kara kedi görmekten endişelenmemeniz için açık bir sebep olmasa da, “şans” yaşamlarımızda bir role sahiptir. Bu rolü ne kadar iyi anlar ve değerlendirirsek, hem kendimiz hem de çevremiz için daha iyi bir gelecek hazırlama konusunda o kadar başarılı olabiliriz.